bu kışı burada geçirebiliriz. sadece soğuktan değil, ezberlenmiş yollardan da uzak. bütün bir kış i love you but i've chosen darkness dinleriz, en çok da thoughts on the floor. ben sana sen kaplumbağanın ikinci şansısın derim, koşsam ne olur koşmasam ne. sen de bana tavşanı öldürdüm dersin, hem bütün bi dünyayla uğraşacağına benle uğraşacaksın bir tek fena mı. bazı şarkılar bize kim olduğumuzu unutturuverirler. bazı şarkıları o kadar çok dinleriz ki ne söylediklerini artık duymaz oluruz. bazı şarkılar o kadar şaşkındırlar ki, onlar biz olurlar, biz şarkı oluruz. çabuk bana güzel bir yalan daha söyle.
-formata sadık kalarak- bir kurt cobain vardı, hey allahım civan gibi delikanlı, dört elden amına koydunuz bebenin, o civanım delikanlıdan bir david beckham yarattınız ya aferin, allah sizin de götünüze topuz olsun, ayrıca karısı aşağı kalmaz bu ayrı muhabbet.
benim güzel abim rape me rape me my friend diye cümle alemi ortama davet etmiş, rapemişler nihayetinde; ama kafam iyi olunca mı orada duruyor o: haşa! fena halde dünyaya sövesim gelse şarkı orada playlistte, fena halde dünyaya sövesim geliyor bırçed, o vakit hırsımı alınca diğer şarkıya geçiyorum playlistte: the man who sold the world. bırçed dünyanın... hayır bırçed, dünyayı...
batsın bu dünya lan işte, kurt cobainin katili düzendir, anladın mı, anlamadıysan bu da senin olsun: rape me.
tool severim ama muptelasi degilim lakin 10,000 days albumlerini yalar yutarim omrumu veririm. anla$ilmasi zor adam maynard. albumlerini anlamak zor. oyle $eyler yapiyor ki, matematik docenti filan olsan kar etmiyor hacim. 1-3-5-7-4-9 siralamalari gibi $eyleri var adamin, boyle dinleyeceksin ki albumu anlayasin. maynard, ben duz adamim oglum. ayiyim. tarlaba$inda ya$iyorum. adam ol. 10,000 days en duz albumleri oldugundan ve `10,000 days part 2` albumun en sikercikli, en deh$tul-enfes $arkisi oldugundan bunu seviyorum ben. ne? adam: "ten thousand days in the fire is long enough you're going home" demi$ anasi icin. ben gidiyorum sizi seviyorum.
içmeden sarhoş olabilmeyi sağlayanlar vardır. ama kimi de vardır durduk yere ayıltır adamı, ikisini birden yapan da var; ona saygı duyuyoruz. hem okuyup hem çalışmak gibi, hem yiyip hem zayıf kalmak gibi, hem sevgilisi olup hem hergün yeni bir aşk yaşamak gibi, yani hepsi, grup hepsi: o biçim kafa diyorum!

her kuşu yapanlar vardı diyorduk, kaldıydı. durduk yere bir şeyler diyorduk, fakat pek duramadık yerimizde. dün deli selim vardı bugün hacı taşan. hacı taşan ağır abi, neşet ertaş yetiştirmesi gibi, ses benziyor, çalış tıpatıp (haşa çarpılacağız) ama dil daha bir içerden, daha bir çiçekdağı değil de keskin gibi, hepten bozkırlı:
vay vay vay vay pambığhım
edasına yandığhım
seni hasta diyorlar
ey oldun mu sevdhiğim

aşağı kayar yukarı çıkar, bir olur hep olur. kafa yapar hacı, taşan hacı kafa yapar. arada uynadırdığı da olur, akla getirir manitadan özür dilenir:
vay ne olur ne olur
sevda sır ınan olur
gözdür alemi gezer de
gönül birinen olur

neşet abi bu kısmı söylemiyor, ayıp ediyor.
mesela cliquot var. bir ortadoğu başkenti söylüyor.

ama öncelikle belirtmek gerekirse, aralık ayı oldu. hala tişörtlerle geziyoruz burada. soğuk gelecekmiş ama. burası çok önemli işte.

cliquot (kliko olarak okunuyor ki mütiş) işçi sınıfı şarkısı olarak başlarmış gibi yapıyor ilk cümlelerden. "atölyede bir veba salgını var. yoksulun üstünde bir veba salgını peydah olmuş." geri kalan içeriği çok farklı olsa bile bu iki cümle onu bir işçi sınıfı şarkısı yapmaya yetiyor bile.

bir şarkıyı, kelimelerle anlatmaya çalışmak zehir içip cam yemeye benzer. okulda bir hocamız vardı. hep bunu söylerdi. zehir içip, cam yemek gibidir cahilin yanındaki bilgenin hali. yıllar önce bir bilimadamı moskova'dan karısına böyle yazmış. "hayatım, bu denklemi çözer çözmez ingiltere'ye geri döneceğim. ama bu çok zor bir denklem. hepimiz oturmuş bununla uğraşıp duruyoruz, bu allahın belası denklem ile. çözmek zehir içip cam yemeye benziyor"

bazı şarkılar var, mesela like eating glass. bloc party söylüyor. konuyla tamamen ilgili.

bir şarkıyı kelimelerle anlatmaya çalışmak, duymayan birine şarkı söylemek gibidir. (sağır olmasına gerek yok. biz söylerken onun orada bulunmaması da duymaması anlamına gelir.)

söylüyorum neticede. o duymasada. mesela cliquot'yu, altınyol'da bmw'ler ile yarışıp yenilirken. kaçıncı kez ölümden dönerken.

giderken solda, dönerkende de solda. bu inanılmaz.
ben geldim.

pek de ho$geldin diyecekmi$ gibi durmuyor. boyle kapatiyorsun gozlerini ve u$uyemiyorsun bile. hani sana "neden geldin" diyecekmi$ gibi bir duygu huzmesi. "sevmem" diyecekmis gibi bir paranoya. elleriyle ellerime su dokemeyecekmi$ hissiyati. nebleyim. gariple$iyorum $u siralar. icimdebazisikintilarvaramakonduramiyorumbasimagriyorgaripsiyorum.

"kimse inanmadi sana bir ben taptim geldim."
/
tümünü göster