yok degil, var. mesela $u an "chelsea hotel no:2" caliyor cohen baba'dan.. cunku calmasi lazim, cunki cohen o. calinir yani, nedir aga..

ama $u var mesela. "hollow years".

galiba her $eyi calmi$lar haci. yani adamlar "duygu"yu bitirmi$ler. olm nedir o ya jaskhdajda. bazi "fiti fiti"ler iciyorsun ve sonra i$te hollow ba$liyor ve her $ey gayet ve gayet duygusal olmaya ba$liyo. du$unsene aga her $eyin duygusal oldugunu. adamlar boyle durup dururken (durup duru) ozlem ve hasret sekansinda gidiyolar ve gelemiyolar. yani aslinda "still" anladi demek istedigimi ama i$te bazi $eyler haci.

bazi $arkilar var. yok degiller. sigur ros var mesela. salka filan. hic girmiyorum. bira iceyim ben en iyisi.
oha aslkdjaksjdasda. radiohead deyu bi grup var agbiiii. "olm ciddi yazmalisin, cunki ciddi."

bazi $arkilar adamin amina koyar ya, radiohead de o minvalde, o boylam ve enlemde olan bi' tanrisal $ey. bazi $arkilar vardir ki insanin hazmetmesi yillar surer ve sonucunda gidip gitarla ayri eve cikar. i$te biz de ciktik. tuttuk aga bi ev. gitar, ben ve thom'un solo albumu:the eraser. yani "nothin' change." aklsjdaklsda. bazi $eyler i$te bu lan. thom'dan bahsederken birden isaak'e gecebiliyorsun ve kafayi yakalamak icin sadece birkac bira yetiyor; cunku muzik her $eyi hallediyor.

muzik: dinle onu.
mesela "yalnizligi anla" var. kazim'dan..

otoztob ile izmir'e dogru aktik biz. akyaka kumsalinda icmekten kestane'ye donmu$ idik cunki ve degi$im $artti aga. biz de kalktik gittik, cime oturduk. azicik da orada icelim, "cim iyidir haci!" dediler, kiramadik. iceriken bir grup adamlar birtakim $arkilar soylediler ve arada bunu da patlattilar. "oha negselmi$ lan"a firsat kalmadan loop olayina dalizlami$, $arkinin bildigimiz tek dizesi olan "yalnizligi anla, yalnizligi anla"yi 3-4 gun kadar mırıldanir olmu$tuk bile. bu yani, nedir. bilmiyoruz aga sonucta. sonra ogrendik ki, kazim'mi$ ama o yazmami$, sadece yorumlami$, ne de iyi etmi$.

"bir bo$luk ki nasil insanla dolsun" diyor ya, naifce, i$te oradan sonrası: "`bazi $eyler`"e giriyo.
$u da var: el tango de roxanne. bilirsiniz i$te, moulin rouge'dan efsane bi' parca. yani nebleyim, nicole ile yatmak gibi bi' hissiyat olu$turuyor bende; hele kafa guzel, parmaklar da benden bagimsiz durumdalarsa, i$te o zaman gercekten nicole oluyor yahu. filmdeki sahneleri filan da unutuyorum o zaman.. 5 tom waits gucunde $arki diyor arkada$im, katiliyorum. garip garip $eylerle geliyorlar, kendimi savunamiyorum lan.

neyse gideyim de bowie'den i'm deranged filan $ey ettireyim. nabayim yani.

gidiyom ben zaten buralardan.
sigur ros'a nerden girdik onu anlayamadim. aslinda bowie $ey ettirecektim ben ama, olmadi, ba$aramadik. oyle birden, amacsiz ve sakilce oldu. tikladim yani, nebleyim ben boyle olacagini aga. hayatimi degi$tiren grup diyebilirim sigur ros icin. turkiye'de bi konser verseler, etimi satip gene giderim. yaparim, bilen bilir. zaten yakinda sigur ros'tan olu$acam, ikinci dovmeyi de tasarladim. o konuyu da hayata her anlamda gecirecem; ne de olsa devlet baba dovme yaptirabileyim deyu 180 lira veriyor, seviyorum sizleri babalar.

sigur ros'tan sonra brazzaville'e gecmek garip bi' hissiyat ama bosphorus da naif $arki be haci! n'apabilirim ki yani, media player'in ahlaksizligi, nabayim.

galiba delirium lan.
tom waits'e taparım, bu bilindik bir şey. ara ara kendisize küfür de etmişliğim yok değil, ederim yani nedir. o da akıllı olsun, öyle şarkılar yapmasın.

konu bu sefer tom'un green grass'ini kavırlayan cibelle hatunu ile ilgili. tom'un da cibelle'in de allah belasını versin. olm adam gibi dursanaza, asldjalskdada. bu nası şarkıdır, bu nası yorumdur lan!

"lay your head where my heart used to be" diye başlıyor bir de şarkı.
me and my melody güzel şarkı aslen ama çok gay duruyo. yoksa çok iyi şarkı. böğüre böğüre söylenesi şarkı ama gay oluşu kötü, yani nebleyim bana göre öyle. aslında iyi şarkıdır. arid insanları da iyi, sevilesi; lakin the twist allah gibi şarkı. metric de melek tavus gibi bi'şi zaten. öyle. adamlar fena, vela. zaten o albümün kapağı da apayrı bi olay. tam olarak bazı şeyler o albüm. fena şeyler.

hüzünleniyorum sabahları ben.
after the movies olağan dışı. cursive olayı abartmış, müziği içselleştirip, içimizi-dışımızı-kenarımızı yakmış: devreler. bunun hemen ardından, dün doğumuna yakınsak bir zamanda trouble every day alınırsa bir doz, işte o zaman tanrısal şeyler hükümsürer ufukta. ellerin klavye üzerinde salınması, bir sevgiliyi daha ürpertebilir. sigara dumanı nefes almayı zorlaştırır ve şafak sökerken battaniyelere sarılınır. sonra devreye salka girer ve küfr edilir tanrı-insanlara.

bir demet yasemen bıraktım oraya, al istersen.
bach olayı güzel. kış adamı bach. yazın belki biraz bethofın ama, biraz işte, bilirsiniz yazın pek de hüzünlenemiyor insan. o duygu terakümünü şey ettiremiyor, müzik katalizör filan olamıyor yazın. ekim geldi de yeniden hüzünlenme sekansları-seansları, luluesk şeyler filan olmaya başladı. şükür ya rab. matematiksel olarak bach'ı seviyorum. perfume'deki gibi olayı; o gizli notayı bulmuş gibi bach. parçaların girişinden itibaren o melun hissi hemen yakalıyorsun, sonra o uçuyor, şarkının özü vs vs. şopen de öyle nezdimde. notalar bağırıyor. bu adamlar manyak. akıl ağrısı çekiyorum ula'da. ula fena soğuk. bach çok iyi. bach'ın güzel olması çok iyi. çok iyi.
şimdi "siya siyabend" zamanı dostlarım.

her şeyi çalmışlar bu sefer. kolaj: "kara aşk". gönül dostları, "hayyam" insanları bu adamlar. adamlar velhasıl. nasıllar? eheh. o zaman kandil simidi yiyip bira içelim frengili halimizle. bir şeyler yapalım. ağlayalım mesela. sevdiğimiz insanlarla paylaşalım ama anlamasınlar sakın. bir kere dinleyip atsınlar ücra köşelerine harddisklerimin.

ne yani; "tıkk" işte..
/
tümünü göster