pencereyi kapat, ihtiyacım olan son şey biraz daha yaz. biraz ter ve biraz kir kokuyorum, yine de yanıma otur. biraz neşeliymiş gibi yap, olduğu gibi görünen her şeyden çok sıkıldım. bana anlayamayacağım bir şeyler anlat, aklımın erdiği her şeyin altında kaldım. bana cevaplayamayacağım sorular sor, ne kadar çok bildiysem o kadar çok yanıldım. beni tut. beni sar. beni öldür. bana bir haller oldu. sanki içimdeki bütün sevgileri aldılar. midem bulanıyor ve sadece midem bulanıyor. dünya dönüyor, dönüyor ve sadece dönüyor. beni durdur. asıl gerçeklik budur diye çok korkuyorum. buradan sağ çıkar ve kendimizi eylemeye döneriz diye çok korkuyorum. eski günlere benziyorlar. eski günler eski kelimeleri de getiriyorlar. yıllarca dönüp dolaşmışız ve varacağımız yer buymuş mesela. kavgalar boşunaymış ve her başlangıç benzer bir sonmuş. kafalar dolusu gereksiz bilgi. geçmişler dolusu gereksiz örgü. önce sonsuz olan değerliydi, sonra geçici olan değerlendi; şimdi hepsi beraber ve önemsizler. önce söz gerekliydi, sonra eylem önemsendi; şimdi hepsi beraber ve biçimsizler. artık kaşlarımızı bile çatamıyoruz. içimizdeki öfkeyi de öldürdük. artık merdivenleri bile çıkamıyoruz. dizlerimize ne yükledik bu kadar belli değil. aklımızı hangi kısa molalarda, hangi küçük dozlarla zehirledik belli değil. zamanı da kaybettik, mekanı da. dünya ölüyor, ölüyor ve sadece ölüyor. beni uyut. kafamı omzuna yaslarım diye çok korkuyorum. sana sarılırsam ve elimden başka türlüsü gelmez ise ya. istersen inkar da ederiz kendimizi çünkü ya yalandır ya ölümdür bu dünya. savaşmayalım ve ne olur, sevişmeyelim de. bir keresinde bir ölüye sarılmıştım ve belki sana bir gün anlatırım, berbat bir şeydi. ben de çoktan ölmüşümdür diye çok korkuyorum.