laneth

/
bana ne işim var burda dedirten yer.

nedenmi diye soran olursa cevabı basit; benim gibi okumayı sevmeyen bir adam buradaki uzun uzun yazıları okumaya başlamış, bu yüzden kendisine şaşırmıştır. bir an ne oluyoz lan demiştir kendi kendine. sonra anlamıştır ki yeni uyuşturucusunu bulmuş, biraz daha, biraz daha diyerek devam etmiştir. sonunda zevk aldığı bişeyler okumaya yeniden başlamıştır. her ne kadar tanınmasada.
(tamam farkındayım kötü bir kapanış cümlesi oldu, bende bilmiyorum neden yazdım).
çok oldu uğramayalı...

kendimi çocukluğumun geçtiği mahalle de şaşkın gözlerle karşılanan bir yabancı gibi hissetmeden adım adım dolaştım sokaklarında aheste aheste. emekli olduktan sonra uğradığınız ilkokulda gıcırdayan ahşap zemin ve içinize çektiğiniz eskimeyen tebeşir kokusunun huzurunu verdi bana okuduğum her satır.

sessizliğinin dinginliğinde dinlendim bir süre, henüz hazır değilim içimdekileri kelimelere dökmeye. ama...

varlığın güven veriyor... tıpkı, fırtınalı bir gecede çalabileceğin tek kapının, kırk yıllık dost kapısının açıldığında aldığım nefes gibi.
dediler ki; zamanla hep azalırmış sevgiler. olsun amına koyim, bana seninle geçen yıllarım yeter. dediler ki; gün gelir unuturmuş gidenler. olsun ulan, bana laneth'le düşüp kalktığım günlerim yeter. nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? ömür dediğimiz şey, küsecek kadar çok mu?
artık yazamıyorum laneth.. bazen iki üç cümle kuruyorum zar zor sonra vazgeçiyorum yazmaktan.. geçti bizden diyorum süslü cümleler kurma vakitleri.. son zamanlarda kurabildiğim en afili cümle adsorpsiyonlu ısı pompalarının çalışma prensipleri üzerine oluyor.. ama sanma ki unuttum seni laneth.. gözümün önündesin bakıyorum sana..
katlanabileceğinizi sandığınız her şeyi burada imtihan edebileceğinizi mi sandınız? yanıldınız.
sadece soluklanabilirsiniz burada.
kaçtıklarınızdan kaçmaya devam ederken durup soluklana bileceğiniz küçük bir yer sadece.
ama bunun gibi yerleri kaçabilmek için bulmalısınız. kaçacak yeni şeyler bulmak için değil.
daha evvel şizofrengi başlığında bahsetmiştim, bizimki gibi sözlü edebiyata muhabbetle bağlı ülkelerde her yayın bir süre sonra edebiyat yayını haline gelebiliyor. sözüm meclisten içeri; canetti'nin kitle tanımı gereği daralmanın tutuculaşma ile kesin bir ilişkisi var. öyle bir yere varabiliyoruz ki yazdıklarımızın değil ama yazabileceklerimizin -istediği kadar uç politik fikirler olsun- tamamı hepimizin doğal olarak katıldığı naneler gibi görünebiliyor gözümüze. öyle olunca ne yazıyor, ne tartışıyor, ne de güncelle ilişki kuruyoruz.

konu karışık, tane tane gidelim.

deleuze, tartışmayı "narsist bir kibirlilik beyanı" olarak tanımlıyor ya da ali akay öyle çeviriyor. hayır, deleuze, hiçbir zaman ne türkçe öğrendi, ne sözlüklerle muhatap oldu, tartışma işi tarih boyunca biraz da böyleydi. tartışmalar, ortak gelişimler sağlar, ilerlemenin şartıdır ve mutlaka diyalektiğin baş aktörüdür demek sizce de tartışmaların narsist doğasını ispatlamak değil mi biraz? buna rağmen, biz, o tartışma narsisizminden kaçanlar kendi vahamızda edebiyat, üstelik son derece kişisel bir edebiyat içine kapanmakla fazlaca narsistleşmiş olmuyor muyuz? diyelim narsistleşme değil bu, öyleyse hiç tartışmadığınız bakış açılarınızın bu derece onaylandığı bir aynaya sahip olmak başka ne olabilir ki?

edebiyat güzel şey, edebiyat elimizde kalan tek şey. fakat bunun için bile biraz daha köşeli olmak gerekiyor. hiç sevilmeyen edebiyat eleştirmenlerinin işi, sanatın sınırlarının bu derece bulanıklaştığı günümüzde yazarlardan bin kat daha zor hale gelmiştir. buna rağmen laneth yazan ve okuyan ve düzeysizliğin yakıcılığından kaçıp kendi gölgesine sığınan bunca yazara sahipken nasıl olup da güncel ya da değil hiçbir kitap eleştirisi içermez. haydi siyaset çok ucuzladı, spor bizim gündemimiz olmak için çok hafif, eğlenceyi ingiliz komedilerine terk ettik, iki kelam bir dirhem ve çekirdek yine de lazım gelmez mi?

kurtaralım laneth'i tarihte güzel bir anı defteri gibi kalacak olmaktan.

not: hakkımda manita yaptı götü kalktı diyesi olanlar çıkabilir, hatta manitasına yazıyor, ondan ciddileşti diyenler bile bulunabilir, onlara söyledim: siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?
biladerim z laneth'te neden edebiyat incelemesi yapmıyoruz diye sormuş.

z, edebiyat dediğin şey mark twain'le başlayıp, ben kitapçıda sevdigim kadınla salinger'den en sevdiğim pasajları okurken tepe noktasına ulaştıktan sonra hemingway'le son bulan bir şey degil mı? neyini inceleyeceksin? al incele.
altıncı yaşında; laneth'in kendi kendine var ettiği pastel ülkesindeyiz.

herhangi bir odak noktasındayız da denebilir, başımızın üstünde durur kıpkırmızı elmalar.
/
tümünü göster