sabık radikal yazarları (gerçekten radikal 'yaz'arlar) gökhan özgün ve murat belge'yi bünyesine kattıktan beri gazeteciye "bi' radikal alabilir miyim?" sorusunu sormaz oldum. artık nur çintay'ın sayemde nişantaşı'nda fink attığını düşünmeden rahatça uyuyabilirim. bir de, uğur vardan, tanıl bora ve ibrahim altınsay'dan oluşan skor değil spor yazarlarını transfer etseler sevinçten kapılarında ölebilirim.

yıldırım türker'in bu gazeteye transferiyse bence fotomaç manşetinden "yüzyılın transferi" diye duyurulabilecek; haberin yer aldığı o sayısı senelerce saklanabilecek bir gazetecilik olayı olurdu. ama, neredee?

'zaten kendisi de ne yaptığını bilmeyen ismet berkan' adınaysa seviniyorum. en azndan artık "ne yapamadığını" görme olanağı bulduğu kanısındayım.
bizde taraftar olma olgusu fanatiklik alışkanlığından kurtulamadığından her 'taraf' lılığı elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. aşırılığımızın tek sebebi fevri akdeniz insanı olmamız mı? yoksa böylesi daha mı işimize geliyor? sürüye katılmak, tek gözünü yummak, daha zahmetsiz şüphesiz... insanı tükürdüğünü yalama ihtimalinden ve hata yapabilirliğini kabulden azade kılıyor.

çıktığı günden beri takip etmeye çalıştığım ve cesaretini, savunduğu değerleri takdir ettiğim bu gazetenin de şimdilerde sürü ve güdü ihtiyacı depreşmiş bazı çevrelerce sahiplenilmesi, taraf da mı cephe oldu sorusnu, hatta yarattığı bu fanatizmi besliyor mu sorularını aklıma getiriyor.

son dönemin popüler düellosu taraf vs. başbakan malum. gazetenin sütunlarında 'paşa'sı büyük yazımış 'kasımpaşalı başbakan' esprileri boy gösterirken başbakan basının sınırlarıyla meşgul. ha bir de 'doğru yer' var.

taraf'ın bu son olaylarda üstlendiği rolden ötürü bin yıldır beklediği kurtarıcı gelmiş gibi sevinen, coşan ve taşan güruh olmasa 'acaba' diye sormayacaktım. taraf'ın içimde gittikçe kutsallaşan bir mecmua olduğunu hissedince ne oluyoruz dedim? sahi noluyoruz?

taraf benzerini görmemiş olsak da nihayetinde bir gazete. gazetenin işi haber yapmak, haber vermektir. siyaset yapmak değil. siyaset yapanların, bir gazetenin eline geçen bir haber üzerinde, toplum üzerinde yaratacağı etkiyi öngörerek kesme biçme astarlama yapmasını beklememeleri gerektiği gibi; gazetecilerin de siyaset yapanlardan bildikleri gerçekleri ve bilmediklerini ortada haykırmasını beklememesi gerekir.

şimdi...taraf türkiye gibi bir ülkede doğru yerde durabilmek için marjinal olmak zorundadır. ipin ucu öyle kaçmış ki doğru yer meksika sınırı. bir gazete bu marjinalliği taşıyabilir. bu konumdan güç ve rating alabilir. bu bir neden değil sonuçtur. kimse gazeteyi durduğu yerden ötürü suçlayamaz.
gazete savunduğu gerçeklerin gazetesidir. bu açıdan çok daha özgürdür. kimden? bir başbakandan. çünkü bir başbakan salt gerçeklerin değil, yanlışların da başbakanıdır. kapsamak zorunda olduğu uçları dengede tutmalıdır. bu uğurda bazı doğrular içinde patlayabilir, bazı yanlışlar da dilinde. maalesef...

taraf'ın son olayda uslüp ve düşünce açısından hatalı tutumu var. erdoğan'dan elinde taraf sarlı bir sopayla genelkurmay'a dalmasını istediler resmen. evet açıkladıkları gerçekler haykırılası cinsten ama bir başbakanın ordusunu 'güvenilmez, beceriksiz, komplocu, hain' olarak itham etmesi ordunun siyasetle iştigal elit tabakasına değil, sınırda nöbet tutan er'e dokunurdu. böyle bir itiraf'ın erdoğan'ın dillendirmesinin sonuçlarını biraz düşünüverin. ne demiştik gazete haberin toplumda yaratacağı sarsıntıyı takmaz, takmamalı da ama siyasi bunu önemser, önemsemeli, bu uğurda ateşin altını kısmalı, gerekirse... ama taraf böyle düşünmüyor anladığım kadarıyla.

taraf'ın bu gereksiz öfkesinin bile delice alkışlanması bana kendi fanatiklerini yarattığını düşündürdü ve üzdü açıkçası. ahmet altan'ın orduya karşı duygusal ve kişisel nedenlerin de beslediği savaşını türkiye'yi düze çıkaracak devrimin aracı olarak görenleri, cephelerinden çıkıp sakince düşünmeye davet ediyorum.
her gün en az iki adet satın alacak kadar çok sevdim bir gazeteyi ilk kez. ilk kez düzenin tekerine çomak sokup karıştırmaya -kimilerince cüret, ben gibi düşünenlere göreyse- cesaret eden bir yayın organını takip ederken içimde yanıp küllenen adalet duygusu küllerinden doğdu. ve adalete doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı tüm temel insani değerler...

bugün ilk defa beni şaşırtan biraz da üzen bir habere imza attı gazetem. linki vereyim evvela:
http://www.taraf.com.tr

baåÿlä±äÿä± okuyunca insanın aklında beliren manzara şu: dava reddedilmiş. yani davacıların talepleri mahkemece haklı bulunmamış ve mahkeme davalı taraftarı bir karar vermiş. oysa haberi okuduğumuzda anlıyoruz ki 'davalı' sıfatını haiz savcıların vekilleri yetkisizlik ilk itirazında bulunmuş, mahkeme de bunu reddetmiş. yani öyle ilk celsede karara bağlanmış ve reddolunmuş bir dava söz konusu değil. mahkemenin verdiği bu karar da uyuşmazlığı sonlandıran bir karar değil zaten. yani davayı kısmen veya tamamen kabul ya da reddetmiş değil mahkeme.

peki bu başlığın esrarı ne? acaba görmüş, bunu da görüp o çok sevdiğim köşeinde tahlil edebilir mi? ederse çok sevineceğim. zira hangi hastalıklı düşüncenin ürünü olduğunu ziyadesiyle merak etmekteyim işbu başlığın...
iyi gazete, güzel gazete, sınırlı imkanlarla oldukça azimli de çalışıyorlar. hepsi güzel hoş, fakat anlayamadığım şey sola karşı düşmanlığı, elbette kişilerden bahsetmiyorum, yayın politikasından bahsediyorum. bakınız şimdi bir haber nasıl yapılmamalı konusunu işleyeceğiz.
8 kasım 2009 tarihli taraf gazetesinin ilk sayfasında küçük sayılmayacak bir resimle verilen haber, moskova'daki ekim devrimi yıldönümü konulu.
bkz: http://www.sabah.com.tr
eäÿer link istendiği şekilde çalışmazsa diye ben yazayım haberi:
"ekim devrimi'nin 92. yıldönümünde moskova sokaklarında üzerinde lenin, marx ve engels'in portrelerinin yer aldığı kızıl bayrağı taşıyan bu yaşlı kadın sovyet rejimini günahlarından ziyade sevaplarıyla hatırlıyor olmalı. aynı şeyi rusya halkının çoğunluğu için söylemek mümkün değil. zaten yıllarca ulusal bayram olarak kutlanan 7 kasım günü de, 2005 yılında vladimir putin'in kararıyla 'bayram' olmaktan çıkarılmıştı."
hemen aynı haberin iki farklı görünümünü de ekleyelim:
http://www.radikal.com.tr
http://www.iha.com.tr

åÿimdi taraf'ın haberine dönelim; birincisi haberin bir kaynağı yok, yani bilgi nereden aktarılmış nasıl aktarılmış buna dair bir iz yok ve bilgi doğru da değil üstelik. diğer gazetelerin resmi olmamasına rağmen oldukça kalabalık geçtiğini söyledikleri kutlamalar için taraf'ın verileri tam tersinin cılız bir iddiası olarak kalıyor. ikincisi burada bir haber değil yorum var; rusya halkının çoğunun geçmişi iyi hatırlamadığı yorumu, fakat kime göre diye soramıyoruz, zira yorumun tek kaynağı taraf! ama taraf, uyanık biçimde bu yorumunu dayandıracak bir yer buluyor: 2005'te putin'in kararıyla bayram olmaktan çıkarılmıştı, demek ki rusya halkı kesinlikle günahları hatırlıyor. peki haberin bir devamı var mı yani iç sayfalarda daha ciddi bir şekilde ele alınıyor mu konu, hayır. taraf, ilk sayfada bir resmin altına üç cümle koyarak çakıyor meseleye.

bu kalitede habercilikleri eskiden türkiye ve tercüman gazeteleri yapardı, şimdi onlar bile daha ciddi olmaya çalışıyorlar ve zaten komünizm de eskisi gibi bir tehdit olmadığı için çok bu tarafa çamuratma işine girişmiyorlar.

ha rusya'da ekim devrimi kutlansa ne olur, kutlanmasa ne olur. misal fikrimce bir dünya devriminin yapması gereken ilk iş, rusya devriminin yasaklanması olmalıdır, rusların devrim işine bulaşmamaları olmalıdır. fakat bununla beraber rusya'da ekim devrimi kutlanıyor, işin gerçeği bu. üstelik sadece yaşlıların katıldığı bir kutlama değil, fakat gençlerin çoğu milliyetçi tonlu parti'ye üye oldukları için kutlamaları ayrı yapıyorlar, hatta bir bilgi daha bunlar diğer parti ve çevrelerce ortak eylemlere alınmıyorlar. siyah orak çekiç gördüğünüzde eylemi yalnız başlarına yaptıkarına emin olabilirsiniz. ikinci bilgi ise çok sık rusya'da ya da doğu avrupa'da eskiyi özleyenlerin sayısının arttığına dair haberler. genelde anketler yoluyla yapılan bu haberleri ben kaygıyla karşılıyorum ve bir daha asla bu derece çarpık bir sosyalizm algısının dünya üzerinde varolmaması için bildiğim bütün tanrılara duacı oluyorum. fakat bulgaristan'dan da bildiğim üzere insanlar günlük yaşamlarında eskinin sosyal haklarını sık sık özlemle anıyorlar, yani pek öyle taraf'ın söylediği gibi değil işler.

asıl konu şudur, taraf neden sosyalizm konusunda bu kadar tuahf ve hastalıklı bir ruh hali takınır. şimdi genel tutumlarının özgürlükçü olduğunu bildiğimiz halde söz konusu olan sol olunca bir anda değişiveriyorlar. marx'tan sonraki bütün kuramcıların yeni bir şey söylemek için önce marxla hesaplaşmaya giriştiklerini söylersem önyargılı mı sayılmış olurum, emin değilim. fakat taraf'ın solla bir çeşit hesaplaşma derdinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.

sıkıldım konudan, özetleyerek tamamlayayım, taraf'ı takip ediyorum, okuyorum, keyif de alıyorum. ama sola karşı olan tutumlarını onaylamak şöyle dursun anlamak da güçlük çekiyorum. buradan taraf yetkililerine sesleniyorum, çok fena gıcık kapıyorum çok.
bugünkü sayısında balyoz hakkındaki geniş bilgilerine devam ediyor. ama işin ilginç yanı herşeyi belgelerine dayandırmaları. ellerinde beşbin sayfalık döküman bulunduğunu iddia ediyorlar. ve haberin bazı bölümlerinde bunların ıslak imzalı olduğu koyu şekilde tırnak içinde insanın gözüne sokarcasına belirtiliyor.

bu gazete daha önce de birçok belge çıkardı meydana. ama ilk defa bu kadar ciddi olduklarını gördüm. daha önceki belgeler bazılarının deyimiyle belkide gerçekten kağıt parçası olabilirdi (az sayıda olmaları ve sahtesinin yapılabilme olasılığı yüzünden). ama bu sefer beşbin sayfa diyolar abi. beşbin sayfa ne demek ya. otursan yazmaya kalksan yıllarını alır. onu da geçtim hadi oturdun kağıtları hazırladın hepsine ıslak imza uydur. onuda geçtim bide ellerinde ses kayıtları olduğunu iddia ediyorlar. işin en can alıcı noktası da bu. herşeyi uydurabilirsin ama ses kayıt işi biraz zor. haa şimdi şu denilebilir. yasal yolla elde edilmediği için mahkemede geçerliliği yoktur. ama kayıtlar varsa ve denildiği gibi konuşmalar açıkça gazetede yazıldığı gibiyse doğru olma ihtimali yüksek. bu da zaten niyeti belli eder.

işin bir diğer ilginç yanı ise belgelerde yapılacak darbeden sonra yargılamalara kimin bakacağı bile belirlenmiş. hatta hangi savcıların hangi tarafta olduğu tek tek fişlenmiş. şimdi bu iş büyük ihtimalle savcıya intikal ettirilecek. fişlenen savcılardan biriside bu işe verilirse onun bakış açısı ne olur merak ediyorum. daha kötüsü askeri tarafta yer alan bir savcı verilirse durum ne olur. orası biraz karışık.

en merak ettiğim nokta ise bu gazete bu kadar bilgi belgeyi nerden toplamaktadır. daha öncede bi sürü şey çıkardılar. ve devamı gelecek gibi. on yıl kadar daha yapılan planlar tek tek ortaya çıkacak gibi. nihayetinde tahmin ettiğimiz üzere, askeri rejimin ne boklar yediğini bize göstermeleri güzel şeyler. bu planlar her ne kadar akp gibi sevmediğimiz (hatta nefret ettiğimiz) bir partiye karşıda yapılmış olsa da bilinmesi ve cezalandırılmaları gerekiyor. umarım sonunda bişeyler yapılabilir. tabiki bu yapılan şeylerin tsknın gücüne zarar verilecek biçimde yapılmaması gerekiyor(militarist değilim ama ütopyaya kadar silaha muhtacız).