bizde taraftar olma olgusu fanatiklik alışkanlığından kurtulamadığından her 'taraf' lılığı elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. aşırılığımızın tek sebebi fevri akdeniz insanı olmamız mı? yoksa böylesi daha mı işimize geliyor? sürüye katılmak, tek gözünü yummak, daha zahmetsiz şüphesiz... insanı tükürdüğünü yalama ihtimalinden ve hata yapabilirliğini kabulden azade kılıyor.

çıktığı günden beri takip etmeye çalıştığım ve cesaretini, savunduğu değerleri takdir ettiğim bu gazetenin de şimdilerde sürü ve güdü ihtiyacı depreşmiş bazı çevrelerce sahiplenilmesi, taraf da mı cephe oldu sorusnu, hatta yarattığı bu fanatizmi besliyor mu sorularını aklıma getiriyor.

son dönemin popüler düellosu taraf vs. başbakan malum. gazetenin sütunlarında 'paşa'sı büyük yazımış 'kasımpaşalı başbakan' esprileri boy gösterirken başbakan basının sınırlarıyla meşgul. ha bir de 'doğru yer' var.

taraf'ın bu son olaylarda üstlendiği rolden ötürü bin yıldır beklediği kurtarıcı gelmiş gibi sevinen, coşan ve taşan güruh olmasa 'acaba' diye sormayacaktım. taraf'ın içimde gittikçe kutsallaşan bir mecmua olduğunu hissedince ne oluyoruz dedim? sahi noluyoruz?

taraf benzerini görmemiş olsak da nihayetinde bir gazete. gazetenin işi haber yapmak, haber vermektir. siyaset yapmak değil. siyaset yapanların, bir gazetenin eline geçen bir haber üzerinde, toplum üzerinde yaratacağı etkiyi öngörerek kesme biçme astarlama yapmasını beklememeleri gerektiği gibi; gazetecilerin de siyaset yapanlardan bildikleri gerçekleri ve bilmediklerini ortada haykırmasını beklememesi gerekir.

şimdi...taraf türkiye gibi bir ülkede doğru yerde durabilmek için marjinal olmak zorundadır. ipin ucu öyle kaçmış ki doğru yer meksika sınırı. bir gazete bu marjinalliği taşıyabilir. bu konumdan güç ve rating alabilir. bu bir neden değil sonuçtur. kimse gazeteyi durduğu yerden ötürü suçlayamaz.
gazete savunduğu gerçeklerin gazetesidir. bu açıdan çok daha özgürdür. kimden? bir başbakandan. çünkü bir başbakan salt gerçeklerin değil, yanlışların da başbakanıdır. kapsamak zorunda olduğu uçları dengede tutmalıdır. bu uğurda bazı doğrular içinde patlayabilir, bazı yanlışlar da dilinde. maalesef...

taraf'ın son olayda uslüp ve düşünce açısından hatalı tutumu var. erdoğan'dan elinde taraf sarlı bir sopayla genelkurmay'a dalmasını istediler resmen. evet açıkladıkları gerçekler haykırılası cinsten ama bir başbakanın ordusunu 'güvenilmez, beceriksiz, komplocu, hain' olarak itham etmesi ordunun siyasetle iştigal elit tabakasına değil, sınırda nöbet tutan er'e dokunurdu. böyle bir itiraf'ın erdoğan'ın dillendirmesinin sonuçlarını biraz düşünüverin. ne demiştik gazete haberin toplumda yaratacağı sarsıntıyı takmaz, takmamalı da ama siyasi bunu önemser, önemsemeli, bu uğurda ateşin altını kısmalı, gerekirse... ama taraf böyle düşünmüyor anladığım kadarıyla.

taraf'ın bu gereksiz öfkesinin bile delice alkışlanması bana kendi fanatiklerini yarattığını düşündürdü ve üzdü açıkçası. ahmet altan'ın orduya karşı duygusal ve kişisel nedenlerin de beslediği savaşını türkiye'yi düze çıkaracak devrimin aracı olarak görenleri, cephelerinden çıkıp sakince düşünmeye davet ediyorum.
tümünü göster