solak da olsanız boşluğa sağ tıklıyorsunuz, bill gates'e sorun...

iyi davranmıyorum kedime, o da bana. ikimizin de mırrrlaşma ve hırlaşma saatleri var.

bir pavyonda yanlış kapıdan içeri girerek merdivenlerden aşağıya yuvarlandım ve sol bileğim kırıldı sene başında. tesadüf o ki bursa buz tutmuştu da fazla açıklama yapmam gerekmedi. kolum alçıdayken kedim pişo'yu kısırlaştırmaya götürdüm, annem çok ısrar etti. 2 saat sonra gel al dedi veteriner, kolay bir "işlem"; 1 saat sonra beni acil çağırdı. meğerse kanı pıhtılaşmıyormuş pişo'nun, hemofili varmış yani. saat akşam 8. farklı veterinerlerden 3 kişi çağırıldı. pıhtılaşmayı sağlayan serumlar için nöbetçi eczaneler, vücut ısısını koruyacak özel küvesler, cerrahide uzman olan sınıf arkadaşı falan; tekrar narkoz veremedikleri için 3 saat boyunca onu sakşnleştirmeye çalıştım. herkesin yüzü, gözü, önlüğü alçısı kan içinde kaldı. ardından da 3 gün yoğun bakım küvesi devam...

4 veteriner birden meslek hayatlarında ilk defa bir kedide hemofili gördüklerini söylediler. 3 kanlı saat ve akabindek 3 gün boyunca ne olacağını bilmediklerini söylediler. kan, dışkı, idrar içinde 3 gün seruma bağlı kaldı küveste, yaşar yaşamaz bilinmiyor...

sabah işe gitmeden önce yarım saat, iş çıkışı bir saat boyunca aynı kelimeleri tekrarladım yanına giderek: pişoooo, pişolatam, pişolattem, pişoçinom, pişorellam, pişomelim, pişobonum, sana ölmeyi yasaklıyorum...

bir de çamaşır suyu reklamından çalarak bir şarkı yazdım ona : pişoyum ben pişoyum pişoyum, heryere burnumu sokarım, tırmalarım, çırmalarım; pişoyum ben pişoyum pişoyum, hrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr...

ölmedi zilli. benim de kolum alçıdan çıktı. 3-5 gün uyudu uzun uzun. önce iştahsızdı sonra açıldı. bir iki geri durdu, sonra sataşmaya başladı vs.

eve iş getiriyorum bazen, yetişmiyor; çat diye atlıyor laptop'ın üstüne, alıp yatağa atıyorum.
sevesim geliyor bazen, siktir git der gibi koyuyo elime pençeyi.
sonra uyku saati geliyor, ben tam kendimden geçiyorum, bir bakmışım bu göğsüme uzanıyor, bir patisi yanağımda...
ne var la diyorum, iyice bir yayılıyor üstüme: kıprama yatıcam...

annemin ise hala çözmeye çalıştığı soru şu: asansör sesi aynı, kapı kilidi sesi aynı; nasıl oluyorda yalnızca sen geldiğinde daha biz asansörü duymadan kapıya geliyor ?

halbuki kendisi nasıl anlıyorsa öyle.

bana kızmayın, benim başka yerim yok.

capote şöyle mi demişti : (tam hatırlamıyorum) "kabul edilmiş dualar, uğruna daha fazla gözyaşı dökülenlerdir."
tümünü göster