sevgili we,

önce sabah olmasını bekledim. sonra akşam olmasını. bir başka sabahı, hatta gerekirse onlarca sabahı daha bekleyebilecek durumdaydım üstelik. ilk defa, "sonra konuşmalıyım" dediğimde kendi sözümü dinleyebildim we. bunun ne kadar iyi ya da ne kadar kötü bir şey olabileceğini geçelim; demek ben bile büyüyorum, sonunda.

burada geçen onca yıldan bahsedebilirim. burada ifade özgürlüğü olmayan tek yazar olmaktan bahsedebilirim. başka bir ton sebeple birlikte içimi döküp, -yaptığım şeye de zaten yazmak denilemese bile- neden yazamadığımdan ve daha da kötüsü neden artık hiç yazamayacakmış gibi hissettiğimden bahsedebilirim. son zamanlardan, olanlardan ve olmayanlardan, dışardaki dünyanın burayı dönüştürebilmesine duyduğum hayretten, benim gibi birine dahi susmayı öğretebilecek türde hayalkırıklıklarından, her şeyin öncesinden, her şeyin sonrasından, birdenbire acı bir gerçekliğin ortasına düşmenin nasıl hissettirdiğinden, hayal kuramamanın neye benzediğinden, kız ve çocuk ve kedi ve başka diğer bisürü şeylerden, bahsedebilirim ve bu böyle sabaha kadar sürebilir.

ama we, gerçekçi olacağım çünkü bu ara başka türlüsü de gelmiyor zaten elimden; biliyoruz ki bunların hiçbirinin bir önemi yok.

buradan kurtulmayı hepimiz isteyebiliriz we. kapatıp gitsek derin bir oh çekebiliriz belki. ama yarattık bir defa. olanlar oldu. yazılanlar yazıldı. olmamış gibi yapamayız. yapabilenler çok güzel insanlar, hepimiz değiliz ama. ben bu ellerle buna bir son veremem. bunca şeyden sonra. böylece duracak burası daha, başka insanları bulaştırmayabiliriz artık en fazla, ama bu haliyle duracak, yazmak isteyen yazabilsin, bakmak isteyen bakabilsin diye. buradan canlı çıkamayacak bazılarımız, laneth olsun we.

"edebiyat ölüyor still. biz de katılalım."

her şey ölüyor we. ve bu yeni bir şey değil. kaldıramadığım bir şey de değil artık. seninle karşılaşmadan önce öyleydi, kaç yıl oldu, altı mı, yedi mi; gözü hep ölenlere bakan, bütün dikkatini ölümlere verdiği için yaşamı kaçırıp duran bir çocuktum, unutmamışsındır. sen dahil kimseye orada tam olarak ne olduğunu anlatmadım bugüne kadar; ben o kendi yarımdan bütün oldum we. o zaman dünya da böyle oldu işte. ve sen, bana karanlığı aydınlıktan ayırmadan gösteren, hayatı her yüzüyle sevdiren, hayaller ve hikayeler kurarak gerçekliği öğreten, sen de biliyorsun ki bu bütünü parçalara ayıramam, artık o her şeyi bildiğini sanan aptal küçük kız çocuğu değilim. kabullenmiş gibi yaparım gene we, elimden bu kadarı gelir en fazla.

her şey ölüyor. sana son yıllarda içimde ölen şeyleri saysam zamanında bana verdiğin güçle gurur duymana yeter de artar; her şey ölüyor, dünyamız tam bir fiyasko değil miydi zaten ve yaşamaya bakmayacak mıydık. yaşamaya bakacağız. hayat devam edecek ve başka şeyler olacak. hepsinin sonu aynı da olsa, başka şeyler anlatan hikayeler. bir yandan hiç değişmezken diğer yandan başkası olacağız durmaksızın; söz bitecek ve sonra gene başlayacak, başka güzellikler bulacak ve kaybedeceğiz; başka başarısızlıklar için her şeye baştan başlayacağız defalarca we.

çok iyi yazdığımız için yazmıyoruz. dünyayı değiştirmek için yazmıyoruz. yazıyoruz, çünkü mecbur kalıyoruz buna. muhtemelen yine kalacağız. biz yazmayı bırakamayacağız we, yazmak bizi bırakacak.

birkaç ay önce, bir binanın ne kadar zaman sonra yeniden sadece bir bina olabildiğini öğrendim. dört sene we. dört sene sonra, bugün olan biten hiçbir şey yeterince umrumuzda olmayacak.

ben beklerim. burası da bekleyebilir. başka dünyalara da yerleşebiliriz, farketmez. zamanın senin üstünü örtmesine hiç izin vermedim, vermem.

hayallerimizle,
still.
tümünü göster