yine yaşamın doğası, yine insanınki de, ve yine en tuhaf gerçeklerden biri ki hem ironik hem de trajiktir allahına kadar; herkes yalan söyler, deriz. yalanın büyüğü küçüğü olmaz, siyahı beyazı olmaz, ama olur sayarız, tam da bu sebepten ve bu mecburiyetten. yalanı yargılamak bile kendisine dair yalanlar söylemeden imkansızsa, tanrım altı üstü bir insanım ve senin gücüne sahip olmakta gözüm yok ama, bize bununla yaşama gücünü nasıl yarattın da verdin, algısı sınırlı bir akıl da bu yüzden değil mi en başta, o aklı birazcık zorlarsak senden başka hiç kimseye, kendimiz de dahil ve başta olmak üzere, tahammülümüz kalmıyor ve verdiğin tahammül gücünden ibaret aslında yaşam, değil mi. herkes yalan söylemez. yalan söyleyen herkes de her zaman yalan söylemez. eğer öyle olsaydı yalanla bir sorunumuz olmazdı. baştan sona yalan olan bir şeyle sorunumuz olamaz, bir şey baştan sona yalan olabiliyorsa o bir yalan değildir çünkü. yalanı var eden gerçekliktir, gerçekliğin olmadığı bir yerde yalandan bahsedilemez, onu bu denli korkunç kılan da bu değil mi. neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilememek değil mi zor olan, dayanılmaz olan. dayanılmaz değil ki dayanıyorlar. taam taam.
tümünü göster