ben öteki bir dünyaya inanıyorum. gerçeklik kavramıyla biraz olsun bozmuş olan her insan daha gerçek bir dünyaya inanır bence. orada her şeyi bileceğimize de inanıyorum. ama bu elimizdeki, bu sınırları, bu kuralları belli olan dünyada, hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyiz ve bildiğimiz şeyleri kesin kabul etmek için bir şeylere ihtiyaç duyarız. iki kere ikinin dört etmesi gibi, herkesin kabul ettiği, birilerinin başka kabuller doğrultusunda ispat ettiği, deneylerle, görüntülerle, imzalarla, kayıtlarla belgeli, gerçekliğini tartışmadığımız şeyler bir yana, hayatımızı belirleyen asıl gerçekler hep başkalarının ellerindedir. bu böyledir diyebileceğimiz, bunu diyebildiğimiz sürece yaşayabileceğimiz şeylerin çoğunu bize bizim dışımızdaki insanlar söyler. sevgilimiz bize seni aldattım der örneğin ve biz bir belge aramayız bunun için, çekip gideriz çünkü inanırız insanlara, insanlara inanmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. işimize yarayacak bilgilerin hemen hemen hepsi bir başkasının ağzındadır ve çoğu zaman o ağızdan ne çıkarsa odur gerçek. ve hadi böyle bir dünyada, onun şartlarında ve onun kurallarında, yine altından kalkamayacağımız bir kavramın daha adını zikredip ağırlığıyla ezilelim. "yalan" diyelim. yine bütün zaman ve bütün mekan ve bütün anlam görecelensin. şu her halt olmaya elverişli dünyada sadece birazcık net olmaya ihtiyacım var, sadece, bir şeyden bahsettiğimde sadece ondan bahsetmeye, bir şeyden son derece emin olabilmeye; kötü olan kötüdür iyi olan da iyi, ilk insandan sonuncusuna, hepsinin ilk nefesinden sonuncusuna, hangi şartlarda ne olmuş ve ne olacaksa, bu budur diyebilmeye. yalan, sadece yalandır aslında. ama onu da türlü anlamlara sokup türlü yargılamalara giren düzende gel o anlamları da konuşalım, tamam. taam taam. bu aralar yaşama biçimimin özeti oldu bu zaten. taam taam.
tümünü göster