bir şehrin en yağmurlu köhnesinde bırakıyorum seni, bir gözüm ümit, diğeri hüzün ve gelmiyor geriye anıları...

şaka lan! valla! şehir, hüzün, ümit, yağmur ve köhne (bonus: ıssız ya da yalnız) kelimelerini birleştirince illa bir şey çıkar, deneyin yanılmayın. bir de kartpostallar var, bak o fena değildi eskiden; biraz da yüksek belli pantolon ve vatkalar... herkes kendisine gelen kartpostalları biriktirirdi, adetten. ve ben ipin ucunun 70lerde kaçtığını öğreneli birkaç yıl anca oldu, bir arkadaşın kartpostal koleksiyonunu gözden geçiriyorduk (evet, bizim memlekette kızlar beni davet ediyor koleksiyon görmeye) almanya'dan 70lerde yollanmış kartlar (evet kız 70lerde varmış varlık olarak varolanın varoluşunun varlığında) böyle üç boyutlu falan. nasıl tarif edeceğimi de bilemedim şimdi, hani hareket ettirince resimdeki nesnelerde hareket ediyor ya, hani işte hareket ediyorlarmış gibi...

bak bir de bu "hani" sözcüğü var, en çok 'o' kullanırdı, sonra ceren çok kullandığı için biz gıcık kapmıştık da kullanmamıştı. bizim sözcükler bambaşka imtihanlarımız vardı, onun bana söyledikleri, benim ona dediklerim ve hepsi birden aramızda çok fazla yasaklı sözcük.

o değil de 80lerde kartpostallar vardı, meşhur, meşhurlu, meyveli, kızlı, üç boyutlu. 80lerde daha henüz şiir vardı, bu kadar zor değildi, bu kadar da ayakta sayılmazdı, daha ayaklanıyordu. 80leri sevmediğim belli de yine o vakit yazmaklar vardı, yaşmaklar bir de köye gittikçe.

90lar iyi, kötü ve çirkin. sonra işte bu ara yaşmaklar türban oldu, tek renk olsa da daha içten sayılacak şeyler renk renk tektipleşti. şiirler de öyle. bak ben sadece üç beş değil çok kelime söyleyebilirim sana şiir yazmak için birleştirmenle yeten. buna rağmen, herhalde senin kızın büyüdüğü vakit 2020 sonrası doğan nesili anlamadığını söyleyecek, ben o aralar yaşar mıyım hiç bilmem.

bir iş olsa şu ara, ah biraz işim olsa. çok becerikli olabiliyorum bazen, çok ustalıklar lazım bana bu ara.
tümünü göster