"yeni bir şey yok!"
herhalde yok, bu kadar sık yenilenen bir hayatta neyi yeni kabul edebiliriz ki? bak şimdi, yontma taş ile cilalı taş arası herhalde üç bin yıl kadar çeker; bir bilgisayarın koca binayı doldurduğu ve bir megabyte hafızası olduğu zamanla terabyte kavramının bulunması otuz yıl tutmaz. o zamandan bu zamana, her güne başlanılan şey yeni. fakat soru şu insan ömrü bu kadar geometrik mi artıyor? hayır bittabiã® ki...

ömürden çok şey var mı bu dünyada ve neyi kıyaslasan ömürle hep uzun kalacak. insan ömrü, neolitik çağda herhalde 30-35 civarıydı, insan ömrü şimdi... ortalamaları sevmiyorum. geçelim rengini -madem ki kırmızı- insan ömrü dediğin nedir bu durmayan gelişimde. ve sen ve ben hiç inanmamışken ayrı bir cennete -inandığımızı söylediğimiz zamanlar fena yalan, cenneti nerede bulduğumuz malum- insan ömrünün içinde çok mu beklenmedik bir hatıranın on yıl sürmesi? bak bu soru işareti gerçekten burada ve şimdi!

ömürler belirli: sigara kısaltır, her akşam bir kadeh uzatır, kadehle iki sigara birbirini götürür, aşk hiç belli olmaz.

bunu birkaç kere anlattım -birkaç kere anlatmadığım hiçbir şeyi hatırlamam kırmızı marmara içimdeyken- kimlere anlattım, hatırlamıyorum ya da çok az hatırlıyorum; koku, çok acayip bir şey. bir insanın çok erken yaşta kaybettiği çocuğunu bulduğunda sırf kokusundan tanıyabileceğine inanırım mesela, üstelik bütün beyazlar birbirine benziyorken. bunu sana kanıtlamam gerekmez, gerekirse kanıtlarım. ben, orada bir yerlerde kaldım. bir gün, bir merdiven çıkıyordum, olmuş birkaç yıl kokunu almayalı, bir koku aldım -yıldız amfi olsa gerek yer- öyle bir çarpılma, şiir ya da öykülerde anlatılan, bunu canlandıramam...

sonra tabii zamanlar ve kadınlar oldu kokusuna aldandıklarım da. bak demiyorum daha etkilisini buldum, iyisi kötüsü ağırı hafifi ve virgül olmalı belki aralarında. bu nasıl tarif edilmeli, gençliğimde troy birası vardı, kokusunu ayırırdım tüm biralardan, olsa kırmızı çare olmaz, böyle açıkçası istemekle delirmek arası... yalan yok, rüyamda gördüğüm kokudur, yalan yok hayalini kuramam, yalanı geç ömür işte birkaç zaman daha ve kokuna ölüeceğim değişmeden çağ.

çağ hergün değişiyor, biz o kadar hızlı değil. ne kalıyorsa aklımızın köşesinde -yeminle cinsel olmasın çağrışımlarımız- kaldığı yerden zehirliyor zihnimizi.

bırçet soruyor, sabah kalktığımda bir deha mı görürmüşüm yazdıklarımda; sabah kalktığımda on beş yıldır aynı kokuyla uyanıyorum, sonrası korkunç uzay bırçet, dehama sıçayım.

sonrası kırmızı marmara, reklama bağlayayım.

her zaman yaşamak için bir çağ seçer insan, bence devrimci bir dönem olmalı insanın yaşayacağı çağ. peki neolitik? bence o kokuyla kabul edilebilir, tek taş bile yontardım mamuttan. sevme bir kere daha, nasıl olsa o zamana ölürüm, nasıl olsa ömür karşılamayacak çağı. ve bilhassa kırmızı.
tümünü göster