hafif toparlayalım, çok şişti içimiz.

ne işe yaradığımı çıkarabilmiş değilim bunlardan sonra bile; ne işe yaradığını tam çıkarabilmiş değilim marmaram aklımda kaldığına göre. yalnız isminin bizim ilk alkolle tanışmamış şerefine iki çekerli bir rahvan güzelliği var, güzelim marmara. köpek mi öldürür, kim demiş bre!

"seni görmeyeli" demiş ritsos, "üç saat oldu" devam da etmiş "ve yedi asır, 13 yıl ve 4 ay." orada bıraksa iyiymiş, bir kahve molasında dağlarına çıkarmış kadınları yunanistan'ın. yazmak o vakit önemliymiş. yazmaya inancımı kaybedeli üç beş ay oldu, ne asır, ne seneler... yine de yazmayı ne kadar sevdiğimi bileli ufak bir ayar gerekiyor, biraz tekirdağlı, biraz edirneli. hayır, yazmayı sevdiğimden iki formül var elimde: ya zorunluluktan, verilmiş sözlerden yazacağım ya da güzel marmara ve her güzel gibi kırmızı.

kızıl saçlı kadınlarla maceralarımın bitimsizliğini anlatmadım size, ne vakit kızıl saç görsem saygı duruşu çağırır beni. hem yakışmamış, yok bir ton açığı, aman azıcık sarıya çalanı falan fark etmiyor, kızıldan pay alan her saça ölecek kadar bakıyorum. bunu anlatmamışım sayın, ortayaş krizidir, kızıla fena sevdalanıyorum. ondan bak işte gülüm, güzel kırmızı, kırmızı güzeldir. gereksiz vakit israfı dinimizce de haram kılınmıştır. şol cennetin ırmakları akar kızıl kızıl...

nefret ettiğiniz kadar ölüyorum, ama bunları hep o anlarda yazıyorum. yani yazmak, işte siz beni sevmeseniz de uyarıcı tek eylemim gibi dibimde bitiyor. bremen mızıkacılarının tek ilacı takımdaşlıkları, korkutup kaçırmaları, itiraf ediyorum, bunca yıldır yazdıklarımla neye yol açtığımı hiç bilmiyorum. gene de yazmak, bana ya telif bir dergi bulun ya da katlanın bu sayfada. çünkü yazmadan dayanamaz insan.

ve okuyucu, bak okuyucuyu bilmek ister, kör mü topal mı, yaptığın göndermeleri anlar mı, nazım bilir mi, kafiye sever mi? o meçhul kalmadıkça sevimli. okuyucusunu seçemez insan, ama sorar önden, kim okur, niye okur diye. hep aklındadır bu, en berbatı bile geri dönüşlerin değerlidir yazar için. bunca yıldır kimse demedi bir şey bana, o kadar da hata bıraktım üstelik, okunmadığımdan olmalı kesin. buna inanarak da yürümez ki bu iş, ama işte bakıyorum da yayınlanan kaç dergiyi takip ediyorum, ne müthiş şeyler yazıyorlar haberim yok. ben burada bir biraya aşk ediyorum, kimin umurunda olur kızıl gök?

mermer kaideler üzerine heykelimi dikmesinler, korkarım heykellerden; beni cennete yerleştirmesinler, çok korkarım bakirelerden. yalnız yazılacak kadar bir ipucu bahşetsinler, bir mısra, bir iz, bunu tanrı'dan beklemem abes, şeytanla buluşayım bir dört yol ağzında, yanında bir six pet marmara, kıpkırmızı ve güpgüzel.
tümünü göster