sevgili phoebe;
kaderin karanlık koridorlarından ilerlerken kahrımızın senkronları, biz büyümediğimiz kadar şanslı olduğumuzu düşüneceğiz. niye anlatıyorum, hiçbir fikrim yok. lakin söylemek fene iş değil, iyidir en azından öldürmekten ve bunu söyleyen ben öldürmeye de bazı bazı inanıyorum.

sevgili phoebe;
odtü'nün üzerinde garip bir lanet vardır, her yer canlıyken susar, herkes susmuşken ayağa kalkar o okul. belki sıradışılık konusunda bu derece obsesif adam ve kadınların bir araya gelmesinin sosyal bir neticesidir bu; ben, kesinlikle bilemiyorum. hasılı bunlar olup bitmeden işgale ve eyleme katıldığını umuyorum. biz '68'in sorbonne'undan beridir amfiyi kutsal sayarız geceleri, aferin bize ki slogan atarken bile edeplileştirmeyiz heceleri.

bak bir gece, bu sefer kaçış güzergahı üstünde kolejden kurtuluş'a dönüyoruz. dönüyoruz dediğime bakma, durumlar fena. öyle ki 20 zindanı basmış devlet ve şimdi sözde yargılanmalarından müstesna o vakit katil devlet. sonra üstümüze salmış binlerce ekibi, şimdi sözde cinayet büro amiri olmasından pek muamma hepsi gibi kurşun sıkıyor o biri. kolej kavşakta nasılsa kaldırıma çıktı bir panzer, nasılsa bir mantara takıldı ve birkaç dakikalığına öyle kalakaldı, sardık çevresini. zarar veremeyeceğimizi bilmemize rağmen vuruyoruz, iktidarı değiştiremeyeceğimizi bilmemize rağmen durduğumuz gibi. s. diye kaldıraç taifesinden bir eleman var, panzerin tam önünde, 90 derece dikliğiyle yaklaştı panzerin tam önüne, elinde pvc bir sopa. s. bütün hıncıyla geçirdi panzere, esnek malzemeden sopa sekti, s. yaralandı yüzünden burnu boyunca kıpkırmızı bir iz kaldı. s. önce şaşkınlıkla sağa sola baktı, baktı kimse aldırmıyor, vurabildiği kadar vurmaya devam etti. birkaç gün sonra gördüm tuzluçayır'da bir çay ocağında, alnından çenesine kadar uzanan dümdüz bir kırmızı iz. güldüm, güldü, çay içemeyecek kadar üzgündük, 30 yoldaşımız öldü.

hayatında bir kere olsun kendi iradesini diğerleri içinde görebilmeli insan. o derece ve öylesine ki bu iradenin bileşimi belki özgür bile kılabilir kişiyi. alman idealizmi ile piştiyim ya şu ara zorunluluk, akıl, özgürlük ve ahlaki eylem yoruyor beni, oysa basitçe halay çekmek gibi ya içindesin çemberin, ya...

sevgili phoebe;
benimle konuşmak istemediğini öğrendiğimde çok kırıldım. bütün bu sokak eylemleri zamanı artık ne bok yedimse bir arkadaş bana bürokratlaştığımı söylemişti, haklıydı da. işte öyle kırıldım senin tavrını -üstelik başkasından- öğrendiğimde -üstelik haklı olduğunu hiç bilemedim. gel yeniden bir dört yol ağzına çıkalım bir gece, ederi neyse ruhumuzun ve hatta kaldıysa, emanetçiden alıp orada tezgahı açalım, bakalım berisi var mıymış umudumuzun. gel, biraz sözümüz var sinide, az kaldı ama var, misafirlik kendi kutsiyetinde o sinide kalanı hak edecek kadar yar. gel.
tümünü göster