yok! eminim bundan, siz bilmiyorsunuz beni. aklıma birazcık karanfil kokusu, birazcık sıradan mutluluk düşmeye görsün: siz hiç tanımadınız beni. sobanın yan tarafındaki 40 yıllık sarı koltukta oturup sevmek kediyi, yanımda çay bardağı, kesin hiç düşünmeden sehpanın biçimini ve afedersiniz sayın hanım, birazcık tilki, birazcık muhtasar bıyığımın uzamış telleri. hiç bilemediniz kim olduğumu!

mutluluğa karşı değilim aslında. şöyle demiş bir usta benim için de:
"bunların tarihi yoktur, gelişmeleri yoktur; tersine, maddi üretimlerini ve karşılıklı maddi ilişkilerini (verkehr) geliştiren insanlar, kendilerine özgü olan bu gerçek ile birlikte hem düşüncelerini, hem de düşüncelerinin ürünlerini değiştirirler. yaşamı belirleyen bilinç değil, tersine, bilinci belirleyen yaşamdır." (alman ideolojisi) bu kadar mıyım gözünüzde sahiden? ne zaman bir kadını sevsem maddi koşullarla mı kaybolurum kendimde? siz bilincinizin yüksek katlarında mangal örterken beni kendi akılsızlığım mı tutuşturur yalnızca? lütfen beyhude gülmeyin halime, zaten bir denizim var boğulmak için kenarda sakladığım.

kadınlar da değil, özellikle beyaz tenli siyah saçlı ve kesinlikle büyük gözlü olanlarından bahsetmiyorum, tüm kadınlar için diyorum, onlar da değil, zaten onları vareden benim bilincim olduğu müddetçe ben onları ayırınca ben kalmayan ben kimim ve kadınlar da değil, onların benim bilincimdeki varoluşlarından söz ediyorum. sabaha çıkmayacak hastanın ne beklediği de umurumda değil, ben sadece gözlerine dünyayı sığdırabilen kadınlara çok aşık oluyorum. aşağıya mı insek cabbar?

marmaram, canımın dimağı;
seni pas geçmiyorum, ama her bayiide bulunmamandan zarar masrafının fazlalığına fena sitem ediyorum. yine de teşekkür ederim kızın yanında beni bozmadığın için, hep bu denli dost kal.
tümünü göster