seni ederine bakarak aldın, kendinden dolayı sevdik, hoşgör sathımızı!

uzmanlıklar aşkı öldürür sevgilim, uzmanlaşmazlıklar da. sen ne vakit tarih sevmediğini söylesen benim dilim tutulur, zira oyuncak tarihi diye resimli kitaplarım var benim, uyumadan iki kere... ama demeyeyim mi uzmanlıklar da ölümcüldür, nasıl anlatayım ben kimsenin sezmeden bildiklerini?

sözlük vakitleri var, adam diyor ki bilmemkaç santim boyunda, şu kilosunda, şu şeyde kız; boyu şöyle, huyu böyle, saçı bilmemne herif (kadınların tarif zihni gene biraz daha güçlü duygusal zeka açısından) ve hepimiz biliyoruz ki böyle tariflerde ilk elementimiz kendimizle karıştırmak. o dalyan gibi kızlardan bir tane vardı bir zaman aşık olduğum, bir gün anlattı, ortalama tiplere meyledermiş, kendi tipini bildiğindenmiş. hepimiz fena uzman, herkes zevgili mütehassısı.

zeki müren bir sabah aynaya bakıp demiş ki:
"hain düşman! al sana bombe!"
zeki müren'in cenazesine gitmiş insanım, daha cecnazeciliğin tarifini öğrenmemişim, karı-kız görmek için değil, hakikaten saygımızdan ve cenaze namazına katılmamış insanım, boş geç benim allahsızlığımı, inan şahit yazmasınlar diye.

ha marmara kutu, kesin kırmızı; o yerin suyuna benzer o kadar menevişsiz, o kadar iddialı ve tatsız, pek çok edip cansever. ve canım! 6.5'tan 7 bir geçer not ahesteliği.

aklıma hep büyük gözlü kızlar geliyor, ben mi gerizekalıyım? bir kadın düşününce götü memesi değil de hep gözlerinin büyük büyüklüğü, kocaman bakması, elası, karası, kahverengisi (mavi freng iklimine kaçar) kirpikten bozması, makyajsız ağlaması geliyor... aklıma nazım şiirleri geliyor, istanbuluların zanaatleri değil de elleri yumuk yumuk, bacakları da biraz çarpıktı ama yeşil zeytin tanesi gibi gözler... sonra ne mi? sonra çocuk doğuruyorlar, kız çocukları, güzelleşiyor büyüyor ve gözleri kadar kadın oluyorlar. sonra ne mi? işte burdayız bırçet, ne sanıyordun ki?

birayı hızlı severim, şarabı ve rakıyı da, diğerlerini pek tanımam. bu marmara'nın şişesi ucuza geliyor, ama hafif bir baş ağrısı yapıyor. hep ucuza getirmekten aşkları bizimkisi, gönül alma, iki satır karalama ve katlanamama ızdırabına. azıcık akıl, azıcık makul, o kadar aptal da değilsin hem.

gülüm; bana iştirak etmelik bir yan bırak ağladığınlık kadar gözünün alt yanı, azıcık daha aşağı, biraz yana, birazcık daha, işte oralarda bir yerlerde, öpeceğim kadarlık bir istikbal, onu bırak... canım benim, sevabına.
tümünü göster