günler birbirlerinin arkasından alacaklı gibi koştukları halde diz eklemleri erimiş bir kadın gibi geçiyor yaz. nerden çıktığı belli olmayan bir oyun fikri, kimin nereye girdiğinin izlerini sürdürüyor bir önceki seferin en önce bulunanına. odaları tek tek dolaşıp her şeyin arkasına bakacak. nereye baksa bir kişi eksik. o arayış o kadar uzun sürecek ki, bulunmuş olan herkes ebe olacak kendi gönlüyle. dağılınacak dört köşeye. nerdesin? sen o pencereden çıkıp kapıdan geri dönünceye dek ben senin yokluğunu ilk defa sorguladım. boktan bir şeye benziyordu. ileriye mi yoksa geriye mi gittiğim bilinmesin diye yan yan yürümeyi öğretirken bana, hani o deniz kenarında, sen çömelirken ben anca kulağına geldiğim için, biraz da kolaya kaçarak uzanıp fısıldamıştım ya, tra la la la. hangi yaz sıkılacağım kadar uzasa içinde senin yaşadığın bir şiir yazıyorum. pencereden uzanıp, herkesin taklit ettiği ama kimsenin senin gibi yerli yerine oturtamadığı o sözü geceye fısıldıyorum;

"sessiz."
tümünü göster