sevgili phoebe;
tut ki gecedir ve bizim nereye gitsek elimizde kalan mum ışıkları. muhteşem bir manzara labilir gecede süzülen ışıklar, son yolculuklarına çıkan elfler ve sonra hatta diğerleri. peki bizim muhteşem kalan bir yanımız var mıdır?

sevgili phoebe;
bazen geriye kalan hayatını, elinde kalanı, sana ait olanı ve hiç sana aitmiş gibi durmayanı hesaplar ve hesapsız düşünürken bana kızıyorsundur belki. belki tam o anda bütün bu konuşmalardan başka, sessiz ve sözsüz yanında olmamı istiyorsundur. ben çok kere istedim bunu, bunda yanlış bir yan yok. bir aile seçebilecek gibi olsaydım eğer seni mutlaka ona dahil ederdim, kalbimin lüle saçlı ruhu kızıl bacısı! gene mesela, bir tenha göl kenarında, ne bileyim, diyelim balığa çıksak bana bira değil de ayran içmemi salık verdiğinde öfkelenmeyecek gibi bir sevgi hali. bana mesela tuttuğum balıkları göle geri attıracak bir insanlık, biraz daha, emin ol mesela, çocuk halinle kaydıraklara -hem kiloma aldırmadan- tırmanmacılık. öyle phoebe, bir aile seçemediğimizden değil, akıllarımız o kadar yakın düşmediğinden. yine de hayat bunca sır olarak kalmaz dar vakitlerimizde.

kimse okumuyor phoebe, ondan insanların kendi adlarıyla yazıyoruz sözlerimizi. gene de okumuyorlar, oysa ben bir ara -galiba içeride- ve vakit fazla olduğundan değil ha, bin kere okudum bir şeyi, aklım karışmadan üstelik, hem her seferinde orada olaraktan... kimse aldırmıyor phoebe, ergen atışmasından da değil bu dediğim, kimsenin vakti değil ruhu kalmamış phoebe. çoktur unutmuştum, geçen birine tekrar ettim, lise defterimin kapağında kazılı bu şiiri:

kim takar şiiri
bizim robotlarımız olacak
hem can dediğin
aminoasitlerin bileşimi

voznesenki

o ki sovyet tekniği yüceltme devrinin şairi, şimdi robotları da takmıyor insanlık. nedir şiirin yerine geçen, çok ayarlar olduğu için mi şiir yazamıyoruz ve gerçekten neden?
benim denemişliğim var şiiri, sevdimdi de -belki hiç yayınlanmadığından- ama beceremediysem bile aklımda tutmadım. bunu anlattım sana, şiiri şiir olduğu için yüceltenlerden nasıl da kaçınmak gerektiğini; bunu kesin anlattım sana kadını ve erkeği o olmadığı halde yüceltenlerden kaçınmak gerektiğini.

hade phoebe;
şafak bile senden daha yakın, bir iki şey söyle -bilmediğim derslerle ilgili olsun isterse- sesin incelsin ağlarken ve gülerken karanfiller beyazlasın, hep düşünceli olmadan phoebe, bir şeyler söyle, ankara bir meridyen yakına taşınsın, bana anlatmaklar kalmasın, sesin incelsin, ağlamaklı değil saçının güneş görmüş kızılı kadar.

gece olduğundan aldırma, ben aşığım bana hiç aldırma, saçlarını kestireceksin sakın çok aldırma ve o vakit kızılı önerirlerse...
bana bir gece vakti bir türkü söyledin, onu sakın unuttuğumu sanma; bana şiir okusan unutur muyum hiç phoebe.
tümünü göster