sevgili z,
arthur miller, "bir kadını anlamak istiyorsan, onu öyküye dönüştür" demişti. bu bana üniversitenin ilk yılında tanıştığım bir kızın bana doğum günümde aldığı susanna tamarro kitabını hatırlattı. kitabın adını unuttum. ama bir erkeğin ağzından anlatıyordu. ben hiçbir zaman bir kadının bir erkeğin yerine birşeyler anlatabileceğine inanmadım. kitabı da okumadım. benim için tek olay sappho'dur. o da ziyadesiyle lezbiyendir. edebiyat kadına yapılır. arthur miller'ın marilyn monroe'ya çakmışlığı vardır. (cok afedersin)
bu yaz, yoldaş z, kalbi kırık bir erkeğin yapabileceği bütün hayvanlıkları yaptıktan ve öz de dahil olmak uzere bütün hayranlıkları yıktıktan sonra, bir kaç hafta önce, kartpostal koleksiyonum arasında arthur miller'ın kartpostalını gördüm. evime gelmiştim. kitaplığım birkaç aydır dağınıktı. hayatımda göstermediğim özeni kitaplığıma hep göstermiştim. ama artık dağılmıştı çünkü her birinden birkaç sayfa okuyor sonra br köşeye atıyordum kitabı. salingerler dahil. sonra birileri onu bulup kitaplıkta rastgele bir yere koyuyordu. hayatımda hiçbir donem kitapların yardım çağrısına bu kadar sessiz kalmamıştım. sadece sabahattin ali okudum son üç ayda. onu da kime soylesen dogaldır der. genç werther bile. bir de nöroloji okuyan bir kızı kafalamak için oliver sacks'tan bir kaç hatırlatma yapmak zorunda kaldım kendime. onun dışında hep alkol ve yakıştırır mısın bilmem ama başka şeylerle iştigal ettim. her sabah işe geç kalıyor, haftada bir izmir'in tuhaf mahallelerine gidiyordum. ama simdi iyiyim z, still'e de söyle. o da merak etmiştir. ben kimyagerim ben. 2007 yılında hatırı sayılır miktarda cıva buharına maruz kaldım ben. bana bisey olmaz.
her neyse, dağınık kitaplığımı toparlarken kartpostal koleksiyonum elime geçti. arthur miller'a orada tekrar rastladım iste. küçük bir çocukken kazandıklarımı kaybetmek istemediğimi hatırladım. ve yazmak gerekiyordu yeniden. ben iran'da guzel kadınları görunce onların hep denize akan tatlı su gibi olduklarını düşünüyordum. aynı sekilde, ben yazmadıkca bu yeteneğim boşa gidecekmiş gibi gelmeye başladı.
sevgili z, yeteneğinin farkına vardığın andan itibaren onu kötülük icin kullanıyorsun. bunu bir daha yapmayalım. bir yeteneğimiz varsa, insanlar böyle düşünüyorsa, bunu iyilik icin kullanalım. bir daha yıldızları kullanarak etek indirmeyelim. bir daha salinger'den pasajlar geçerek kaçar gibi çıkmayalım yataktan. ve bunu defalarca yapmayalim. insanın biraz kendine saygısı olur be yoldaş. iyi insanlar olalım yeniden. bizim tanrı'ya veya aşka filan yeniden inandırılmaya ihtiyacımız yok. iyiliğe biraz inansak yeniden yeter be z. yeminle yeter.
ama z, ambulansa yol verince iyilik yapmış sayılmazsın. ambulansı takip edip hastanın yakınına bir sigara ikram edince iyilik yapmış olursun.
kalplerimizle,
we
26.08.2012
karsı kıyı
arthur miller, "bir kadını anlamak istiyorsan, onu öyküye dönüştür" demişti. bu bana üniversitenin ilk yılında tanıştığım bir kızın bana doğum günümde aldığı susanna tamarro kitabını hatırlattı. kitabın adını unuttum. ama bir erkeğin ağzından anlatıyordu. ben hiçbir zaman bir kadının bir erkeğin yerine birşeyler anlatabileceğine inanmadım. kitabı da okumadım. benim için tek olay sappho'dur. o da ziyadesiyle lezbiyendir. edebiyat kadına yapılır. arthur miller'ın marilyn monroe'ya çakmışlığı vardır. (cok afedersin)
bu yaz, yoldaş z, kalbi kırık bir erkeğin yapabileceği bütün hayvanlıkları yaptıktan ve öz de dahil olmak uzere bütün hayranlıkları yıktıktan sonra, bir kaç hafta önce, kartpostal koleksiyonum arasında arthur miller'ın kartpostalını gördüm. evime gelmiştim. kitaplığım birkaç aydır dağınıktı. hayatımda göstermediğim özeni kitaplığıma hep göstermiştim. ama artık dağılmıştı çünkü her birinden birkaç sayfa okuyor sonra br köşeye atıyordum kitabı. salingerler dahil. sonra birileri onu bulup kitaplıkta rastgele bir yere koyuyordu. hayatımda hiçbir donem kitapların yardım çağrısına bu kadar sessiz kalmamıştım. sadece sabahattin ali okudum son üç ayda. onu da kime soylesen dogaldır der. genç werther bile. bir de nöroloji okuyan bir kızı kafalamak için oliver sacks'tan bir kaç hatırlatma yapmak zorunda kaldım kendime. onun dışında hep alkol ve yakıştırır mısın bilmem ama başka şeylerle iştigal ettim. her sabah işe geç kalıyor, haftada bir izmir'in tuhaf mahallelerine gidiyordum. ama simdi iyiyim z, still'e de söyle. o da merak etmiştir. ben kimyagerim ben. 2007 yılında hatırı sayılır miktarda cıva buharına maruz kaldım ben. bana bisey olmaz.
her neyse, dağınık kitaplığımı toparlarken kartpostal koleksiyonum elime geçti. arthur miller'a orada tekrar rastladım iste. küçük bir çocukken kazandıklarımı kaybetmek istemediğimi hatırladım. ve yazmak gerekiyordu yeniden. ben iran'da guzel kadınları görunce onların hep denize akan tatlı su gibi olduklarını düşünüyordum. aynı sekilde, ben yazmadıkca bu yeteneğim boşa gidecekmiş gibi gelmeye başladı.
sevgili z, yeteneğinin farkına vardığın andan itibaren onu kötülük icin kullanıyorsun. bunu bir daha yapmayalım. bir yeteneğimiz varsa, insanlar böyle düşünüyorsa, bunu iyilik icin kullanalım. bir daha yıldızları kullanarak etek indirmeyelim. bir daha salinger'den pasajlar geçerek kaçar gibi çıkmayalım yataktan. ve bunu defalarca yapmayalim. insanın biraz kendine saygısı olur be yoldaş. iyi insanlar olalım yeniden. bizim tanrı'ya veya aşka filan yeniden inandırılmaya ihtiyacımız yok. iyiliğe biraz inansak yeniden yeter be z. yeminle yeter.
ama z, ambulansa yol verince iyilik yapmış sayılmazsın. ambulansı takip edip hastanın yakınına bir sigara ikram edince iyilik yapmış olursun.
kalplerimizle,
we
26.08.2012
karsı kıyı