gözlerinin rengine dalıp, mazide kalan hatıraları canlandırıyordum zihnimde...

bütün beğenilerini, korkularını, kaygılarını, zevklerini kendimle takas etmiştim..

eğer hala bende, benden eser varsa

eğer hala maşuğun olduğum yerde senin varlığından söz edilebiliyorsa ortada aşk falan yoktur azizem..

ortada hayat vardır sonu baştan sona seninle döşenen...

hayat?

"sen" demek..

...

bir ikindi vakti zihnimle kalbimin buluştuğu noktada seni hayal ediyorum...

kokunu hatırlamaya çalıştıkça, daha bir derinleşiyor duygularım...

uzaktan sevmek var ya.. bir mahkumun pencerelerden özgürlüğe bakması gibi diyorum...

ve eğer şanslıysam diyorum:

gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi...

hayat geç kalmayı affetmiyor ıssız ve inatçı kadın...

yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına

ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin ?

...

demedim mi sana: "deniz benim, sen bir balıksın;
karaya, kuruluğa gitme; arı duru denizin benimdir ancak." diye ? ...

..

bir aşk hikayesinde çok seviliyor olabilir insan;

ama her şeye rağmen kalamıyorsa kahraman

valizini toplamalı artık yavaştan...

unutma: alkol sadece başını döndürür, gideni değil...

aslında hikaye şundan ibaret: gülü herkes sever.
mühim olan, dikeni sevebilmek

ve "katlanıyorum" demek değil,

"dikenleriyle sarıyorum" diyebilmektir marifet...

...
hayat kat kattır. babil'in asma bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir...
ve bir terastan bir terasa beni yalnız sen götürürsün.
ve bugün durduğumuz bu teras,
seyrettiğimiz manzara,
gördüğümüz hayat,
senin terasın, senin manzaran ve senin hayatın.
benim hayatım ise, benim seçtiğim kadındır...

...
tümünü göster