antik tepkiler taşınıyor yüzyıllardır. kendi gizinde çürümüş kavramların beden bulduğu bu çağa. efsanelere inandık. kahramanlara sarıldık üstelik uyanıkken bile. acılar icat ettik, ruh terbiyesi dedik. vadedilen dünyalara kör olduk. ulaşılmadı hiç bir toprak parçasına. vadedilen toprakların ulaşılamaz olması kimi zaman bir lanet oldu. kimi zaman bir ödül oldu kişilere. neler yaratıldı neler yıkıldı bunun uğruna. ne acılara katlanıldı ne özlemler çekildi. kaydı tutulmayan resmi çizilmeyen.

değişimin sahte kabuğu altında tepkimeye giren salınımlar bir arpa boyu yol almamışken hemde. aksine çamurlaşan bir dışkı kıvamını almışken dünya ve insanlık için ağlayanlar. işte isyan tam da burada başlar. ne zaman parmağı kanasa hemen üstüne işemeye yeltenir sonrasında. her yaraya işer olduk.

hüzünlü bitiyor tüm kitaplar, çünkü bitiyor. kendi varlığına çöreklenmiş ve ebedi bir bekleyiş niyetine girişen düşünceler bırakıyor. işte isyan tam da burada bitiyor. ne zaman bir şey söylense hemen bıçak çekiliyor. her düşünceyi doğrar olduk.

dili kanlı, paçası sidikli. isyankar delikanlı. bak bağırıyor yine "günahkar sokakların tövbekar delikanlısı", bir espri sohbetliği. en güzel isyan benim isyanımdır der, ellerini durmadan ovuşturarak. işte tam da yapmadan duramadığım şey bu. yazmak işkence oluyor bu durumlarda. sonrasında; amonyak ve üre kokuları eşliğinde yürürken aldığım ılık ve tuzlu tat. hastayım. hastasıyım.
tümünü göster