sevgili phoebe;
bu sefer konu sen değil de ben olabilir miyim ve bunun için biraz daha yakın mesafede olsak dizlerine kapanabilir miyim. phoebe, ne zaman dizlerine kapnasam bir ablanın görümce şefkatinde korunaklığını bulabilir miyşm. tüm bunların bir bölümü kimse kimseyi kıskanmadan mümkün mü phoebe.

ilk paragrafın tüm soru işareti ihtiyacını karşılamak için: beni birisinin sevmesine ihtimal verdin mi hiç, o kişinin benim de istediğim kişi olmasına, nasıl da göz altşarında bir ömürlük serkeşlik, beni ama birisinin dilsiz üstelik istemesine ihtimal verdin mi?

çok annlattım sana, çağımız muhteşem anlatılar çağı. ve bizim sinema sahnesinde görüp de abartılı bulduğumuz her sahne tek bir sinema filmi içinde son derece anlamlı. kötü adamlara ıskalama eğitimi vermiyor holivud, kötü adamlar muhteşem bir şans esseri orada ıskalıyor sadece, o filmde, o kadar. iyilerin oğlan ölmüyor üj bej kurşun yiyeyerek ama bu sadece o ana özgü ve hatırlar mısın 7 kurşunla ölmeyyen akın birdal'a nasıl da provakasyon kokulu sövdüklerini? bizim aşklarımız hiç de olağanüstü sayılmazdı phoebe, birden fazla filmi bir anda unutmasaydık ve oloğandışılıkları içimize sindirmek için bu kadar istekli olmasaydık.

aamızda yaş farkı var değil mi phoebe ve doğruyken üstelik kerpiç evlerin yıllık bakımının yapılmasında usalık gerekmediği, çok sıçan delikleri sıvıyoruz phoebe. üstelik doğru bile değilken hocalarımızın bin yıllık filozoflara aşık olabildiği. aramızda kalsın phoebe, bir hocam hanım var ki kieerkegard'a aşıkmış kendi diyor, yaşı benden küçüktür, evli ve çocukları felsefe kürsüsünde bin başkanlığa aday, phoebe, içimde bir daralmanın olmadığı anlar yaşadığım da oluyor. yine utanıyorum.

adlardan anlam çıkaran bilimler vardı, hayır yalçın küçük tarafından icra edildiği kadar değil, hayır ben üç isim öğrendim bu kadar hayatta, hayır seninkini daha bilmediğimden diyelim alex değilse alexandra hiç değil. phoebe, seni nasıl kendi elimle kundaklamış kadar bağlıysam kaderine ve bir o kadar yalnızlıklarına, o kadar bağlı kaldım efsaneleşmesi için yazılmqası gerekir aşklara da. seni arabanın önünden çekip alma gururu kadar saf benim için hala ezgi'nin kendisi inkar eder göbeğindeki tüyler. kara!

utanmadığımdan mı?

hayır, hiçbir eski anıyı saklmazsım kendime ait olduklarında, sonra orada şirince şarabı, sonra orada nasıl br bahar, sende kar yağarken burada papatyalar açar. yalnız phoebe, ben nergizleri çok sevdim, pa-pat-ya: -ya dişiliği, -pat: bir molotof ya da havai fişek amed inceliği, pa: babamızdan almayı unuttuğumuz ne varsa. şimdi benim tepede bu hafta açtı papatyalar, ben oradan sonuçlar çıkardımsa bana nasıl hörgüç!?

aşık olmak için papatyalar mevsimi...

ben gene nergisleri severim, kokusuyla ve herkesin elinde... phoebe, benden bir cacık, biraz gülmekten öte bir kadın için bir şey olur muydu, börek bile açarım.

kimdi, bir fransız şairdi kimisi, bir yüzyılda aşk en fazla beş defa gelir diyen. baudealire değil, o başka bakmış ve babasını lanetleyerek katıldığı devrim daha henüz bir yüzyılın sonuna damgalanmamış. kimsemiz misin phoebe, bir yüzyılda bir insan kaç aşk yaşabilir ki? hayde birini bıraktık öteki binyıla, diğerini nasıl unutacaktık. ve yüzyılın aşkını biz bileylemediysek bursa'nın köralmaz bıçkıanelerinde kime3 sayacaktık, kimi bilecektik phoebe.

madem ki aşık olacaktık.

kendi efsanelerim bana kalsın phoebe, bu gece bir masal okutarak uyut beni. ve sevgilin unutmasın seni hiç sevmediğimi, o kadar ablam varken ne vakit konuşamasam onlarla dizlerin benim için -olmadıkları kadar...

bu sefer sen bana bir masal anlat phoebe, kızla erkek kavuşamasın ama öylesi çok umut veriyor, çok damara vefa.

love is evil phoebe, sen hariç ve kimse o, kimse sevmesin kimseyi phoebe; nassolsa vazgeçiliyor.
tümünü göster