sevgili we,

üçümüz birlikte kahvaltı yapıyorduk ve ben öyle durduk yere ve gayet de eğlenerek, üstelik hiçbir fikrim de yokken "söyle de kurtul bence" dedim. şaşırdı elbette, söylese mi hala bilemedi ama ikna oldu yüzüme bakınca. şansa bak ki bir derdi de varmış hakkaten. o kadar büyük bir dert ki söylediğinde bana da dert olmasın diye, ne gerekiyorsa daha o cümlesini bitirmeden düşündüm. sonra da o kadar büyük bir olgunlukla karşıladım ki, benimkinin sonradan söylediğine göre, gösterilmemesi gerekecek kadar büyük bir olgunlukmuş o. normal değilmiş yani. üzülmemeye çalışmadım we. sadece, kendisini düşündüğü kadar beni de düşünüyordu ve ben de dedim ki, düşünme. yirmiyedi yıl sensiz yaşadım ben, yine yaşarım, bilmediğim iş değil. bu o kadar kahrolası bir gerçekti ve o kadar doğruydu ki, o kadar samimiydi ki, sanırım hepimiz biraz bozulduk buna. ama benimki de eğer bana gerçekten aşıksa o sabah aşık olduğuna bahse girerim, bazen o kadar güçlü oluyorum ki ben bile etkileniyorum bundan.

benim sorunumun ne olduğunu biliyorsun we. o sabah ve sonraki günler, o birbirinden acayip anlar, önce birlikte geçmiş üç yılla, sonra da zaten bir çok şeyi kaybettiğim şu sonbaharla birleşip dünyadan ayrıldı. ben bu dünyadan ayrılma hikayelerini kitaplarca yazmak isterim, ne yapsam o eksik kalmışlık hissinden kurtulamam ve terslik de burada ya, ne kadar uzatırsam o kadar eksilir, silikleşir o hikaye. bu sefer de öyle oldu. hiçbir anın, hiçbir sözün, hiçbir duygunun kaydını tutamadım, her şey birbirine girdi ve sonra da kaybolup gitti. neden hep geçmişte yaşadığımı biliyorsun we, orası aklımda bile tutamadığım hikayelerle dolu ve bu beni öldürüyor.

sonra we, bir hafta sonra, o sabah, adına "o sabahlar" diyorum o sabahların, gözümü açtığımda karşımda duran bir notla uyandım. yıllarca biriktirilmiş onca anının ve küçücük bir haftaya sığdırılmış onca korkunun, kararsızlığın, üzüntünün tamamını bir küçücük nota sığdırıp gitmişti. vedaları ve o kadar erken saatte uyanmaları sevmediğimden uyumuştum ben. ne daha önce o sabahı düşündüğümde, ne de günlerdir onu beklerken, hiçbir şey hissetmemiştim, daha sonra da kayda değer bir şey hissetmeyecektim. ama o sabahlar, öyle sabahlardı işte. onlardan kaçış yoktu. hazırsan bile o kadar da hazır değildin. orada illaki kalacaktın birkaç dakika. hayatın anlamını bi sorgulayacaktın, sanki onyedi yaşındaymışsın gibi. kalkıp okumadım we. koduğumun hiçbir işe yaramayan sözleri. her şey için teşekkürler, asla unutmayacağımlar filan. ben kimseye böyle notlar yazmam. kimse de bana yazmasın istedim. skilmiş gtün davası sonuçta. böyle bir mektup da planlamamıştım we. plan yapan biri değilim artık zaten. ama yapmış olsaydım, belki bu koca evde uyanmayacaktım o sabah. bi evin ne kadar kocaman olduğunu içinde tek başına uyandığında farkediyorsun.

kalktım. gtüme mi sokacağımı bilmediğim odaları dolaştım. siz kovalar insana böyle durumlarda iyi gelecek tek şeysiniz. aradım en yakınımda olanı. abi dedim. napıyosun. ben iyiyim sen ne yapıyosun dedi. dedim bu sabahlar var ya, sokayım ben bu sabahlara kaçış yok mu bunlardan. dedi ki yok ama başka sabahlar var. ne şanslısın, yeni bir hikaye yazmaya koyulursun sen şimdi. başka anılar için başka insanlar bulursun hemen, bilmez miyim seni dedi, hem yeni bir insandan daha güzel ne var. eski bir insan dedim. yeniler de eskimeyecek mi dedi, çoğaltıyoruz onları işte. hakkaten dedim. teşekkür etmedim. biz birbirimize teşekkür etmeyiz. hiç ayrılmayacak insanlar birbirlerine minnet duymazlar. birbirilerine sahip oldukları için tanrı'ya minnet duyarlar sadece. oldu o zaman ben kahvaltı yapayım dedim, bi ton işim var demektir, kahvaltı iyi bir başlangıç olur. o güldü, ben şımardım, bitti orada o sabah.

hayatın, üstüne fazla gelince altında kalarak döngüyü değiştirdiği zamanlar vardır we, o sabah onlardan biriydi işte. ben sana üstte olmayı anlatacaktım aslında. ama oraya nasıl geçtiğimi anlatayım derken yine o kadar uzattım ki bana ayrılan sürenin sonuna geldim. pozisyon değişmezse eğer, başladığım işi bitirebilmeyi çok isterim we. bitirmek başlamanın yarısıdır biliyorsun.

hayallerimizle,
still.
tümünü göster