bir gün yine karakola gelen vatandaşı metal detektörle arıyorum. bacaklar, bel, sırt filan tamam da, sol kolun bileğinde bipledi gavurun icadı. kendi kendime "konti garanti kol saatidir bu kesin" diye söylendim.

adam da "yok saat değil" deyip elini çıkartıp masanın üstüne koymaz mı? "elim takma" dedi. eli masanın üstünde öyle görünce benim surat tabi parşömen gibi olmuş. adams family'nin vizyona girmesinden 20 yıl sonra filan gerçekleşiyor bu olay.

pencereden bizi izlemekte olan komutanla göz göze gelince adamcağız dün ısınmadan voleybol oynaması nedeniyle ağrıyan karnını tutarak gülmeye başladı. adam da elini yerine takıp, "geçebilir miyim?" diye sordu. normalde beden parçalarından korkmam ama öyle çat diye masaya koyulunca titretti tabi.

***

vapurdayım bi gün. şubat filan. akşam vakti iş dönüşü alsancak iskelesinden rahvan binmiş herkes, direkt olarak da içeri doluşmuş. güvertede soğukla imtihana giren bikaç bıçkın var. onlar dışında herkes içeri. baktım uzak köşede yengemin bi arkadaşı. nişanda tanışmıştık. güvertede olsak neyse, kapkara denizi izlerim. ama içeri kısımda yolculuk bitmek bilmiyor. bir de bu vapurlar hala 80'li yıllardan kalma bir iç dizayna sahip. elitlerin verdiği sıkıcı bir davette gibisiniz içeride. can sıkıntısı içinde sohbet edecek birkaç göz temasından sonra, en azından bir selamı çok görmeyeyim istedim. çok da güzel bir kız üstelik. yaklaştım, başımla selam verdim. benzer bir karşılık aldım. birkaç dakika içerisinde bayağı sohbet ediyor hale gelmiştik. hatta araya ufak tefek iki espri de karıştırmayı başarmıştım.

o gün ben vapurdan inip abimlere gidecektim. "ben de" dedim, "karşıyaka'da inip, tülin yengemlere gidicem"

"tülin?"

"tülin yengem işte."

"tülin kim?"

o kadar boş bakmıştı ve o boş bakışın içinde o denli bir şaşkınlık seziliyordu ki, bu beni "hakikaten, kim bu tülin?" diye düşünmeye bile itti hatta. sonra toparlanıp, "tülin yengem" dedim. "sen tülin yengemin arkadaşı değil misin? melek değil mi ismin?"

kız kaşlarını kaldırdı. "hayır" dedi. sanırım iki sorum için tek bir yanıttı bu.

"ben seni birisiyle karıştırdım sanırım" dedim.

"evet öyle oldu galiba"

suratımdan öyle bir ateş çıkıyordu ki, çevremizdeki birkaç insan montlarını çıkartmak zorunda kaldı. "lütfen kusura bakma" dedim.

az önceki şaşkınlığına benzer bir şaşkınlık içinde, "iyi ama sen haldun değil misin?" diye sordu son olarak.

gerizekalı, beni başkası sanmış. haldun ya, haldun tabi...

***

bikeresinde (beni yakından tanıyan) bi kız, bana "sendeki şu kızları anlayan geni alsalar seninle evlenirdim" diyene kadar bunun, deri kokulu yepyeni bir merceds kadar kıyak bir şey olduğunu sanıyordum. o andan itibaren bir mercedes almaya adadım kendimi.
tümünü göster