buna bir yerinden başlayalım, nevadasmith falan var bir de onlar bu işi asıl bilenler devam etsinler. we, şiir yazar, bizim gibi yazamayanlardan olup elaleminkileri çekiştirmez, asil kesimdendir. bulaşıyoruz bu işe ya, biri gelip kurtarana kadar "esiri gurbetiz/ bir senden özge aşanımız yok"* de, uzatma, başla, sahne ve aksiyon, hayda tamam.

insan cebinde sevgili fotoğrafı taşır değil? birazcık anne, belki bir küçük kardeş, insan (kadın insanı daha çok), cebinde sevdiklerinin fotoğrafını taşır. taşımalıdır bazen de. yani gün boyunca amlı götlü konuşmalar yaptığımız bayko karısının fotoğrafını taşıyor, sebep yokken değil, o karı oyar eminim. ama benim tanıdığım bayko, sert adamdır, poz kesmez, biz 15 metrelerde birbirimizi kemerinden tutup sarkarız çatıdan, kimse kimsenin götünü gördü diye ona top demez. taşıyor işte o fotoğrafı, demek seviyor.

peki legal değilseniz diyelim. o komser götünün legal mermisi bulunmaz inanın, gece, orman (çocuk olanı değil, kara olanı da**) kulağının yanında patlayan. o silah legal değil biliyorsun, sonradan sağdan soldan çıkan kayıtsızlardan bir tanesi kesin. peki legal değilsin, olsan kaç yazar, komünistsin, anarşist ya da başka türlü bir müebbet, yasallığın bu devlete kaç yazar? rakamla: 0 anam, zorlama şansını! cüzdanında hangi fotoğrafı taşırsın öyleyse?

bir kız vardı -şiir varsa kız da vardır ya mutlaka. ayrı örgütlere dağılmıştık. fakat ortak fotoğraflar onda kaldı, nasıl bir güvenlik ihlali. istedim, vereli olmadı, söyledim güvenliğin önemini ve iki örgütün resmi görüşmesi inanılmaz sinir bozucu bir şeydir, haberiniz olsun. o fotoğrafları ne yapmalıydım? anamın evine koyayım da komple başkasının başını yakayım, değil? hayır paşalar, ben tezgahta hiç çözülmedim, ama kabul edemem, evim basılsa da elin fotoğrafından denk getirseler de başkasının başı yansa. o fotoğraflar belki hiç yoktular***

bu koşullarda cüzdanınızda ne taşırsınız?

cezaevi girişinde cüzdanlarımızı da aldılar, halbuki demir değildi. cezaevi girişinde; üzerimden bir anahtar (anahtarlık yok, polis öğrenemedi nerenin olduğunu****), bir tane bozuk para (şimdiki bir lira gibi bir şey), bir cüzdan, kemer ve galiba o kadar... gidip almadım, hala ulucanlar emanetinde duruyor olsalar gerek. madem müze yapılmış, onları da sergilesinler.

içeride, şimdi genç solcular algılayamaz, bizi çok oportunist ilan ederler, aldığımız üç gazeteden biri cumhuriyetti. nedenini anlatmayacağım, girmeyelim polemiğe. o vakitler cevat çapan, haftada bir "dünya şiiri" sayfası yapardı ve de ayda bir "ayın şiiri" seçilirdi cumhuriyet'te.***** 2001 kasımı olabilir, küçük armutlu katliamı olmuştu o zaman. ben bu şiiri biraz da o niyetle okumuştum. emin değilim ilgisi var mı? sonra çıkınca sevgilim olmuştu, ben bu şiiri o niyetle de okumuştum, ihtimal haberi yoktur. sonra babam çok hastalanmıştı, sikindirik bir eylem yüzünden gelememiştim ölüm gibi kokan döşeğine, o niyetle de okumuştum, babam yaşıyor. çok niyetlerim olmuştu.

çıkarken içerden bir şey almadım, kitap alınmaz zaten, para hiç, giysiler tabii birisine lazım olur. sadece gazeteden kestiğim bu şiir parçası vardı cebimde. sonra, çok eski bir dost geldi ziyaretime, o aralar deri işi yapıyor, cüzdan verdi bir tane. parasızlığımız haberli, içine ilk ve tek o şiiri koydum. bizim legalliğimiz nadiren geçerli, ne fotoğraf ne kartvizit. ya da sadece avukatın kartı. küçük iskender efendi onu şiir kitabına basana kadar internette yayınlatmadı, yıllar sonra kavuştum.

ilk okuduğumda sevmiş anlamamıştım, yarı yarıya ezberimde hep sevdim, hiç anlamadım; bazı şiirler var:

biz seninle bir ekinoksuz
güzün ayakları değiyor denize.

bu garip eşitliğe yapışmış kalmış dudakların
acı, yıldırabilir mi tımarhane radyolarını
asla! bir sürü peygamber gibi yağarken yağmur
kim gelip de bu gece günü durdurur... olmaz
bir büyücülük hissiyle cebelleşiyorum. kızlar,
kıpkızıl bir istanbul'a bakıyorlar. kızlar,
fırsat bu fırsat bütün komünist binalara
bakıyorlar. coplarla regl görmüş müthiş hızlı atlar
gibi şaha kalkıyorlar mayakovski meydanı'nda.
sen de bir heykelsin mayakovski meydanı'nda.
güz rengi ayakların değiyor
korkunç ölülerle süslenmiş denize. bekle!
asacağın bayrağın rengine dönmekte dalda kızılcık
bebede buse!
şimdi
canhavliyle sarıldığım bir revolver gibi parlamakta
saçların.
şimdi
uzun zamandır hasretini çektiğim tenin gibi kokmakta
istanbul'un yakılıp yıkılıp işgal edilmiş köşeleri.
artık sen de pir'sin, sultan'sın
mayakovski meydanı'nda kanlı gömleğini sevinçle
pankart diye açansın!

biz seninle bir ekinoksuz;
onunki tabureye değedursun
halkın ayakları değiyor denize!

* fuzuli yavrum, hep fuzuli bu yazmalarım.
** akgün akova, çocukorman falan geçiyor içinde; deneyiniz. öbürü turgut uyar, buraya kadar okuduysanız kesin bilirsiniz, kara şaraptan bahseder hani.
*** tamam götünüz kalkmasın, hepiniz biliyorsunuz a. ilhan şiirine gönderme olduğunu. yalnız kızanlar, bir düşünün, şiirin başka hangi mısraını hatırlıyorsunuz? evet, mısraını, s çalışır vaziyetteyken.
****hayda hediyesi yazının: o anahtar kendim okumadığım bir okulun elektrik elektronik mühendisliği bölümünün lab'ına aitti. evet 4 gün bana onu sordular sorguda, evet, aitti.
***** seçilen şiirler, dergilerde çıkanlar, düşününüz, internet yaygın değildi ve hala şiir dergileri önemli şeylerdi.

-tamam bırçet beş yıldız, bu yazıya manita atabilirsin.
tümünü göster