defterin eski ayfalarından bir anı:
nasılsın,içkiden arınabildin mi biraz? diye mesaj atan bir arkadaşa cevap olarak nöbette yazılmış.

-nasıl alışabildin mi adaya?
-alışmayacağım.
( a ay filminden)

cevapları çok uzun sorular bunlar(cevapları tam olarak bilmedigimden tabii) hem de cevabı yazdıgım güne göre değişebilecek sorular. ama cevapları ben de merak ettiğim icin küçük bir defterim var...
nöbetlerde ona yazıyorum.(hergün düzenli olarak, hayatımda ilk defa) buradaki en değerli şeyim o. günlük denemez çünkü burada olan herhangi bir şeyden bahsetmiyor. ister terapi defteri de, ister iç dökme de, düşünceler, anılar, her ne ise o işte...
ama tekrar (hala) yazabildiğimi görmek harika bir şey.
burası dışarıdan daha zor biryer değil, sadece zorlukları çok degişik. ya da değil, sonuçta ben dışarıyı da fazla bilmem.ama herkesin kendine göre kaçak yolları vardır dışarıda, bunu biiyorum. burada çoğu geçersiz. sürünmeli, yat-kalk'lı, küfürlü-hakaretli, uykusuz. banyosuz, aç askerlik acemi birliğinde kaldı...
20 yasındaki baş belalarının nefeslerini kesip, onları askerliğe adapte etmek için tasarlanmış acemilikte benim gibi 30 yasındaki bir alkolik öleyazdı haliyle...
oradan kurtulmak dışında pek birşey düşünemedim, oradan bana birşey kalmadı. burada ise 'zaman'la boğuşuluyor daha cok.aynı yerde, aynı şartlarda, aynı şeyleri yaparak aynı yerde, aynı şartlarda, aynı şeyleri yaparak aynı yerde, aynı şartlarda, aynı şeyleri yaparak doldurulması gereken bir sene. herkesin dilinde yalnızca 'şafak'...
içki meselesi benim için hayatın nasıl olacak sorusu (sorunu). uzun bir suredir içmiyorum haliyle. dışarıda daha uzun süreler içmediğim de oldu ama hiçbir zaman içkiden arınmış hissetmedim kendimi, hissetmeyeceğim.
rüyalarımdan eksik olmadığı için değil. çocukluğumdan sonra hayatımda ne olduysa ve bundan sonra ne olacaksa hepsi bir yerinden alkolle alakalı...
buraya, aklımdakini açık açık yazayım: artık kurtulmak istediğim şey içki değil, kurtulmak istediğim şey "başkaları". benim için umut besleyenler, benden beklentileri olanlar, benim için üzülenler, beni o bildiğimiz "hayatın" içine sokmaya calışanlar...
bir hagi belgeseli izlemiştim. (futbolcu olan) sonunda başarısının sırrı hesabı bir soru soruluyordu: "insanlar farklı bir cevap duymak istiyorlar ama ben hep kendim için oynadım" diyordu. başarmanın harika bir formülü. bir şeyler değişecek ise ben kendim için istediğimde değişecek...
geçmişe baktığımda ya da geleceği düşündüğümde hiç de iç açıcı şeyler göremiyorum. bir bunalım değil bu. artık geçici bunalımlara girecek yaşta veya yerde değilim.artık bunalımın veya umudun kendisi benim. yine de bazen içkisizlikten boğulacak gibi oluğumda, o zamanlarda, insanoğlunun her koşula ayak uydurabilme özelliği (yani kaypaklıgı) var çok şükür. tertibin biri 'kolay gelsin dayı ' diyor, nefes alıyoruz.(yine de dayı sensin pzvnk, senden çok saçım var)...
şimdilik zamana ve izolasyona güveniyorum. ben askere getirilmekten çok askere sığınmış sayılırım. önümde 300'den fazla gün olmasına şükrediyorum. oturmuş bahçede silah temizlerken, koridordaki çamurlu postal izlerini paspaslarken, böceklerin mekanı mutfakta bulaşık yıkarken, koğuşta gözüme bağladığım siyah kumaş parçasıyla sabah sabah uyumaya çalışırken; nöbet yerinde, içtimada, otomatik bir şekilde herşeye 'emredersiniz komutanım' diye cevap verirken bazen aklıma geliyor da düşünüyorum beni şu anda bıraksalar ne yaparım diye. hiç şüphem yok, biraz oturduktan sonra buraya geri dönerim...sevdiğimden mi?
"kelimeler albayım..." kelimleri de skyim seni de skyim.
tümünü göster