kutu 1'er giriş:
bazınız da biliyor ya, aslında ben aylık, sol ve popülercene bir dergide de kendi adım ve fotoğrafımla yazıyorum. genelde ana gündemleri orada yazdığımdan burada pek siyasete falan bulaşasım olmuyor. kaldı ki 'z' olmak, kimliksiz ve kifayetsiz öyle aşklı meşkli şeyler yazmak hoşuma da gidiyor. ama laneth'in bir blog halini almasını da istemediğimden -derginin adını şimdilik vermeyerek- onun son sayısındaki yazıyı parça parça aktarmak istiyorum. maksat odur ki az tartışma olsun

fotoğrafta [farzedin fotoğrafta gördüğünüzü, buraya koyulmuyor işte] görülen 'şey' 200'lük i demiri dediğimiz, teknik dilde de 200 mm npi demiri olarak geçen malzemedir. görüleceği gibi konstrüksiyon işinde kullanılabilecek demirlerin en sağlamlarındandır. 10 mm et kalınlığı vardır ki bu da 1 metresinin yaklaşık 25 kilo gelmesi demektir. tofaş'ta arabaların asılı olarak gezindiği askı sistemleri bu demirden imal edilir. geçenlerde bir blokta bu demir enine (beni asıl şaşırtan bu) yırtılmış, kağıt gibi hem de. biz epey şaşırdık manzara karşısında, daha yaşlı ustalarımıza sorduk; "malzeme yorulmuş, yıpranmıştır" dediler. yenisini yaptık, astık, sorun çözüldü.

fakat, bir düşünün, koskoca i demiri yorulup yıpranıyorsa, işçiye ne olmaz. özellikle de bizim ülkedeki çalışma şartlarında. seçimden önce bir ara kısaltılacağı söylense de hala haftalık resmi çalışma saati 45 saat, yıllık izinler kuş kadar ve genelde tatille geçmiyor, birçok fabrikada tuvalete gitmek gibi insani haklar bile yok. bu koşullarda en az çalışan bir işçi, i demirinden daha dayanıklı olabilir mi? üstelik eskisini söküp yenisini asmak da mümkün değil, gerçi meseleyi işletme, iş kaynakları, verimlilik falan gibi yerlerden tutarsanız, tabii ki o da yenilenebilir bir malzeme gibi görünecektir.

işte bu yıpranmanın maddi karşılığı kıdem tazminatıdır. her yıl için bir aylık brüt ücrete denk gelen bir para, işçi işten çıkarıldığında (belli gerekçeler haricinde) ödenir. işçi için işten çıkarılmasını zorlaştıran bir güvencedir ve aynı zamanda işsiz kalacağı süre boyunca asgari geçimini sağlama olanağıdır. bazıları bu tür 'sosyal' uygulamaların, işçileri tembelleştirdiğini, işçilerin toplumun sırtından geçinen asalaklar olduğuna kanıt oluşturduğunu söylerler ya, bu tür cümleler duyduğunuzda bana haber verin, en yakın sanayiden bir kamyon adam sevk ederiz.

işçinin yıpranmasından bahsettik; işçi çalıştığı süreye orantılı olarak, yıpranır, hep aynı işi yaptığı için bazı melekelerini kaybeder, yaptığı işte uzmanlaşır, kalifiye olur, fakat başka işlere yatkınlığını kaybeder. işte bu kaybetme oranını her yıla bir ay olarak hesaplarlar, hesabın doğruluğu da epey su götürür.
tümünü göster