kaldı ki hiç sayılmaycağız insanlığın tarihinde; siz bana, ve sorarım ne hakla yasaklıyorsunuz aşık olmayı?

biliyorum aynı kasttan değiliz, kelimenin tam anlamıyla ve yan anlamlarıyla. ama biliyorsunuz daha da bir insanla aynı kasttan olamayacak kadar başkalaşmışlığım var. işçi desen aydın, sosyalist desen rantiyeci, temiz desen zındık, yeşil desen yeşil değil beyaz bir elbise hatta... kabul bu kısımlar bir dahası yaok çoğusunun, yine de seviyorum bazen benzemeyi.

ama siz neden itiraz ediyorsunuz? ben istiyorsam bu benim, ve evet giydiği bej rengi taytı 80lere duyduğum antipatiyle reddediyorum, ama bilsin istiyorum hakkımda bir şeyleri, kaç kere coplanıp, kaç kere adını saydığımı. eminim bir hissesi olurdu, kimseyi tanımıyorsa... ama bir espri yaptım anlamadı -bu su hiç durmaz- yine de ezgiye benzediğinden belki sevindi biraz.

siz beni still'e yakıştıradurun, hacı benim ayrı bir benliğim var, edemeyrum! still, dünyadaki bütün sevgililerin imgesi, biraz da et biriktirse tam kadın olacak, ama bizde de ibneliğe meyil var, o haliyle seviyoruz. eskiden ve yeniden yeniden sevdiğim kadınlarımın yeri ayrıdır, 12 çocuk doğursalar ayrı kalacaktır. aşık olma ilminde istisnalar kaidenin bizzat kendisi. siz yakıştıraduruyorsunuz da size ne yahu! hem deri hem kemik, bi' fazlası pizza diliminin yarısı.

kulaklarımdan biri duymuyor diye üç rengi zeçemiyor muyum sanıyorsunuz: hayat bir bozkırda, tütün sararak, üzüm mayalayarak, biraz sevmek lazım beraberinde.... fazla mı oldu, sayıya sığmadı mı? çıkarın sevme bahsini.

hoş kız, nasıl olsa konuşamam, çıkarın bahsini, zaten sesi bile ezgi'ye benziyor. ama bozkır'da olsa belki tütün sarmazdım.
tümünü göster