yıllar ne çabuk geçiyor, büyüyor musun?
bir yıl olmuş, makarna sofrada soğumuştur, bizim hallerimizde az değişiklik var dersem acırsın. gerçekten büyüyor musun?
büyüyen bir şeyler olmalıydı halbuki, değil mi ama? hiç değilse aşık olabilirdi kimilerimiz, bu tarihsel kötülüğümüzden. ya da daha normal olanı hiçbirimiz, hiç kimse artık aşık olamazdı, çocukların bombayla patlatıldığı bir dünyada aşktan daha büyük yalan yaşayabilir mi?
büyüyen yine de bir şeyler olmalıydı, öfke mesela, buna da acırsın, ama büyümeliydi gibi geliyor bana. senin büyüyemediğin kadar. oysa onu da unutyoruz. aslında bizim duygulara verdiğimiz isimler bunlar sadece ve aslında biz pek de duygu duymuyoruz.

neye dikkat ettim biliyor musun, sen büyümüyorsun, vesikalığın da. hiç değişmiyor, aynı kare, aynı yabancı gözler. yoktu değil mi gerçekten başka fotoğrafın. ve evet tek gerçek bu: yoksulluğumuz ve sefilleşmemiz büyüyor. bir ressam hiç değilse şarabı fazla kaçırdığı bir akşam senin resmini çiziverse.
tümünü göster