kar

kaldırımın kenarından gitsem, kayarım. yoldan gitsem, paçalarım batar, helva gibi olmuş kar. bu çamur gibi şey, niye güzelim helvayı anımsatır. hep kar yağdığında böyle olur.. kaldırımın kenarından mı, yolun kenarınddan mı, yoksa hepsinin ortasından mı yürümeli? buldun şurada bir öbek kar, yanaş yamacına en kaymayan yeri odur.. valla insan ayağı değmemişken en masum hali, pofuduk zararsız... değil mi? ama genelini sorarsan karı sevmem.. aslında küçükken severdim.. kardan tatlı yapardık bir de.. pekmezle karıştırırsın karı, kar tatlısı olur.. tatlısını yapmadığın sürece çekilmez.. öyle öyle son kararım kar zordur.. bana zordur yani...

içsel çekişme

sokağı kıvrılayım.. bak çocuklar ne güzel kayıyor.. naylon torbayla kayıyor bunlar.. bizim kızaklarımız vardı. abim hasan amca'ya götürmüştü de altına plastik boru taktırmıştı kızağın.. ne güzel kayardık.. hükümetin oradan, bir başlayınca kaymaya, şadırvan'a kadar varırdık. bir de kızakları bağlardık birbirine. hatta fatma'nın kolu kırıldıydı.. güzel çocuklar, kayın istanbul'a inat kayın.. çocukluğunuzu yaşayın.. ama yolu da cam gibi yapmışlar.. yok yok karşıya geçemeceğim.. ya başka kayacak yer mi yok ey insan oğulları.. bildiğin cam, geçmek mümkün değil..

içsel çelişme

içsel gerilme, içsel büzüşme, içsel ama hep içsel, kendine dönük.. birisi durdursa, azcık kendimden başka şeyleri görsem. beyazını düşünsem, hemen çocukluğuma bağlamasam.. sadece beyazını, soğuğunu düşünsem.. birisi bulsa içimdeki, off düğmesini, hadi ondan geçtim bir yerlerde "try me" düğmesi olsa gerek.. sınırlı sayıda içsel bulantılarımı düşünce kıvamına getirmiş olurdum. hem de nihayetinde "try me", hem sınırlı sayıda, hem de hep aynı düşünce.. bu olduğu gün karın beyazını, karda yürüyen kedinin kuyruğunu yazacağım. yazacağım. yazacağım. evin anahtarını bulsam bir..
tümünü göster