süreç, uluslararası atmosferin türkiye'ye kendi kürtleri ile barışmayı dayatması ile başladı. alt-emperyalist bir bölgesel güç olan türkiye, bölgede daha rahat at koşturabilmek için bir şekilde kürt sorununu çözmeliydi. üstelik, savaş, burjuvazinin daha da semirmesi için kullanılabilecek kaynakları bir karadelik gibi emmekteydi. geride bıraktığımız yirmibeş yıl (hatta seksendört yıl), bu sorunun silahla çözülemeyeceğini kanıtlamıştı. işte bu şartlar altında akp, kemalist bürokrasiye karşı ard arda kazandığı cephe savaşlarındaki zaferlerin de sarhoşluğu ile kürt sorununa el attı. evet, bu sorun türkiye toplumu için bir tabu idi. fakat, başka bir tabu olan tsk'nın dokunulmazlığı kanısını yerle bir etmemiş miydi akp. kürt sorununun ancak barışçıl yöntemlerle çözülebileceğine kitleleri ikna etmek, kitleleri tsk'nın demokrasi düşmanı darbeci bir kurum olduğuna ikna etmekten ne kadar zor olabilirdi ki?

işşte böyle bir atmosferde yola koyuldu akp. plan basitti: kürt halkına üç beş taviz verilecek, dtp devletin yanına çekilecek, pkk dtp'nin de yardımı ile silah bırakmaya razı edilecek, ve erdoğan tarihe kürt sorununu çözen adam olarak geçecekti. fakat süreç, zaferin hiç de sanıldığı kadar kolay olmadığını gösterdi akp için. öncelikle, türk halkı yıllar süren sistematik bir çalışma ile içinde yaşamaya mahkum edildiği şovenizm bataklığından çıkmaya hazır değildi. tsk, mhp ve chp de akp'ye karşı sonuna kadar kullandılar bu durumu. akp'yi meşru yöntemlerle iktidardan düşürmeleri pek muhtemel gözükmemekteydi o günlerde. kürt sorunu, akp'ye karşı oynayabilecekleri belki de son kozdu; ve işe yaradı. ciddi şekilde köşeye sıkıştı akp.

üstüne üstlük, planlardaki tek aksaklık mhp ve chp'nin beklenmeyen atağı değildi. dtp de yanaşmıyordu kendisine biçilen rolü oynamaya. vaad edilen üç beş hak kırıntısını olumlu karşılıyor, ama çok daha fazlasını da istiyordu. pkk ise, bekle ve gör modundaydı o dönemde.

ardından ülkeye dönen barış grupları... barış gruplarının karşılanma şekli, ve türk kamu oyunun buna tepkisi tam anlamı ile şok etti akp'yi. öncelikle, kürt hareketinin kendilerinin kontrol edemeyeceği kadar büyük bir potansiyel taşıdığını gördüler bağrında. kürtler, devletin tartışmak bile istemeyeceği taleplerle ortaya çıkabilirlerdi. daha doğrusu, zaten yıllardır dile getirdikleri, ama devletin ısrarla duymak istemediği haklı talepler açılım süreci ile gündeme oturabilirdi. ve akp, bu taleplerin destekçisi durumuna düşebilirdi. böyle bir durum, iktidarın kaubına bile yol açabilirdi. diğer yandan ise, türk şovenizminin bindirdiği basınç vardı. ''ağlak konuşmalarla başlayan sözde açılım'' tam bir tıkanıklık içine girmişti. dtp'nin kapatılması ve pkk'nın yeniden vurmaya başlaması ile son umut kıvılcımı da söndü.

bugün geriye dönüp baktığımda, içler acısı bir komediden başka bir şey görmüyorum maalesef. benim amcalarım köylüdür, ve sık sık birbirlerine silah çekme noktasına gelirler tarla sınırı konusundaki anlaşmazlıkları yüzünden. ama onlar bile, daha ciddi tartışır aralarındaki sorunları bizim devlet büyüklerimizden.

geriye dönüp bakıyorum, ve akp'den başka suçlayacak kimse bulamıyorum bu komedi yüzünden. mhp-chp-tsk cephesi, kendilerinden bekleneni yaptı. zaten, onlara karşı yapılan/yapılması gereken bir mücadeleydi açılım süreci. dtp, son derece haklı olarak, kürt halkının haklı taleplerini üçbeş hak kırıntısı ile takas etmeyi reddetti. pkk'yı terörist olarak nitelemediler, evet; ama, zaten dtp ve onların temsil ettiği kürt halkı pkk'yı terörist olarak niteleseydi kürt sorunu diye bir sorunumuz olmazdı değil mi? akp'ye gelince: öncelikle kolay zaferler peşinde koştular. amaçları, kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin iadesi değil de pkk'nın tasfiysi olduğu için, daha baştan ofsayta düştüler. kürtlerle empati kuramadılar. hatta, kürtlerin isteklerinin üç beş hak kırıntısından fazla olduğunu görmeleri dehşete düşürdü onları. emin olun, barış grubunun karşılanma görüntülerini izledikten sonra :''hassiktir, biz bu işe nerden girdik.'' demişlerdir. diğer taraftan ise, oy kaybını göze alamadıkları için, türk şovenizmine adamakıllı direnemediler. ''analar ağlamasın'' tarzı muğlak sloganları saymazsak, şovenizmi dindirecek argümanlar üretemediler. herşeyi göze alarak ''bu ülkede kürtler yıllarca ezilmiştir, asimilasyona maruz kalmıştır'' demeliydiler; diyemediler. ya da zaten kendileri de inanmıyordu kürt halkının baskı ve zulümlere maruz kaldığına.

ve en sonunda da, akp'nin, kürt sorununu çözmüş olmanın getirisinin sürecin yarattığı riskleri göze almaya değmeyeceğini anlamasıyla; kürt hareketinin akp'nin demokratlığının sadece türban madurları için tutarlı olduğunu görmesiyle!:o sorunda da adam gibi bir duruş sergilemediler hiç ya, neyse:! açılım süreci sona erdi. bakmayın siz akp'lilerin hala açılım devam ediyor dediklerine, tükürdüklerini yalamak zor geliyor beyefendilere.

***
osman baydemir küfretmiş devlete. eeee, ne olmuş? biz, sorunun ''sen hassiktir dedin, sen köy bastın, sen otobüs molotofladın'' sorunu olmadığını görmemeye devam edersek; karşı tarafların giydiği kıyafetlerin rüküşlüğünü bile haklılığımıza kanıt olarak sunmaya devam edersek, maalesef daha çok ağlar analar.
tümünü göster