bu gece üşürüm çavuş ateş basar, kimse gelmez yardıma, bu gece dibinde yaşadığım 7 katlı apartmanın ve çavuş karbonmonoksit istesem bir doz soba kurmam bile yasak!

dün gece fenaydı çavuş, alaaddin öldü, ben kendi fenalığımdan, illetimden bahsediyorum sana, fenaydı çavuş, uyandım uyandım. ölüm acı vermezdi, kendi ölümüm gömülü orada çavuş, senin evinin yakınlarında ve firuzköy'e giderken bir dolmuş sadece sen görebilirdin ağladığımı. yağmursuz bir zaman hatırlamıyorum sizin evin kapısında, alaaddin'i vurdular yağmur yağmıyorsa halsizliktendir. sen tanımıyordun onu, ama senin evinin yakınında, belki hikayede eksik bir körlük, senin kadar sessiz değilim çavuş.

indiğim duraktan sonra yolu ararken hep bir manav karşıma çıkardı, ne yağmurlar biliyorum ve senin yaktığın sobanın külsüz ferahı. hiç konulmadın çavuş, ölmemi istemedin, içtenlikle istemedin, konuşsan giderdim bildin sustun.

alaaddin'i vurdular, sen tanımadın, senin evinin yamacında. belki sadece bildiklerime inanıyorum, belki sen benim bildiğimden daha tanrısın, kardeşimizi vurdular, ne sana benzer ne bana, öldürdüler.

fabrikalar var yüz adım yukarıda, bacaları saklı, inşaatı bitirmişler hem, şimdi orada bizimkiler oturuyor. fabrikalara selam söylersin, her sabah çavuş, ıslık çalarsın kimseler öldürülmez gibi. çavuş ıslığın susmasın bir kere yanılmaktan, şikayet edilecekse vardiyadaki uykum, dün gece hiç uyumadım çavuşum. bu gece için kaldırımlıyım, ölmeyi bir kendime yakıştırmışımdır belki ondan.
tümünü göster