bana ceketini savurma, biraz dinle derdimi, şarabım kanım kadar sıcak, geri çevirme, kanım emanet, uyandırma bu sabah, gece derdimi dinle

"karımı hamile bırakamadım daha, bekler yolumu. biraz kır işi öğreneyim dedim, köyümde tarlalar ve fakat dağlık çoğu, öğretmediler. kaçtım hep be çavuş, neresini söylesem kaçtım 30 yılın 30unda. karım bembayaz biraz eowyn'e benzer ve esmer deyince kızar inanır mısın. hamile değil hem daha, tek erkek evladıyım babamın, karıma veremedim dölümü, kül kokuyorum. şarabı tatlandırmak için çavuş, üzümü bekletiriz biz, adet öyle, sulanınca salar şekerini. salamadım be çavuşum, salamadım onca zaman kendimi. sırıklara çakarız üzümü, eğilmez, karım beklerdi çavuş, beyaz titrer, ölmesem dedim, ardım amansız çavuş, sakız kadar beyaz karım, ardım amansız çavuş. ölmesem.

balık tutarsın çavuş, çok zeki görünüyorsun bana balık tutarken, çinekoptan anlarsın çavuş 'gündüz şapşap gece yaprak', yemi takmayı öğrendim çavuş ve bütün karaköy dinlerken sana anlatayım, karım bembeyaz, emin değilim beni beklediğinden, ölmeye de yatkınım, sen kurşun dibe batar gibi ölürken. çavuş kanma bana, karım beyaz, tek erkek ben, yatağa ne sersem... çavuş şarap tutuyor beni bu gece, akın da başlamamış, ığrıp uzak, yol ver bana, daha ölmeyeyim...

çavuş uzadık çok, kanım çekiyor da hem karım bembeyaz. binbir hikaye var burada, üstelik çöl gibi bir ayaz, her hikaye anlatıyor erkeksiz kadınların iffetsizliğini, çavuş ölümüm uzak değilken, nolur sus. bir kere esmerliğini söz ettim karıma küstü, beyazmış o, kar gibi beyaz, çavuş üstümüze yağan uyku gibi beyaz, sus.

her sabah aynı ama her sabah hep aynı saçmalıkla uyanıyorum çavuş, senin kotardığın benim kurtaramadığım onbin yıllık rüya, saçma. karım bembeyaz ve senin evinde bile olduk birbirimizin haberin olmadı, duymadın çavuş. düğününü bilmem, gerdeğinin acısını damarlarımda bir civa tohumu gibi taşıyorum çavuş, haydarpaşa'ya ay vururken omuzlamıştık yükünü. karım, çavuş, bembeyaz bir gelincik, ne vakit yaprağına değsem döküyor kendini. sana emanet bilmedim ondan yangınım, nöbet çavuş, karların arasında bir karaltı, bir yabancıyım.

uyandırma beni bu sabah, kaçtığımı bilince aldığın gibi yuvana, uyandırma bu sabah çavuş. karım biliyorum bembeyaz ve tüllere bir sır vermeye kalksa, anamın yaşayan tek erkek evladıyım, kusuruma bakma.

çavuş iki genç bakir bir korulukta konuşurduk, belimize kadar gelen ekinlerin ıslattığı erkekliğimiz, seni köpek ısırırdı, yırtılan pantalon benim, ağlayamazdık, ağlamak adımızdı, kendi başına, ilk aşık olduğumuz vakit o vakitti de çavuş, bilmezsin şimdi karım bemneyaz ve asla ağlamadı benim için"
bu gece üşürüm çavuş ateş basar, kimse gelmez yardıma, bu gece dibinde yaşadığım 7 katlı apartmanın ve çavuş karbonmonoksit istesem bir doz soba kurmam bile yasak!

dün gece fenaydı çavuş, alaaddin öldü, ben kendi fenalığımdan, illetimden bahsediyorum sana, fenaydı çavuş, uyandım uyandım. ölüm acı vermezdi, kendi ölümüm gömülü orada çavuş, senin evinin yakınlarında ve firuzköy'e giderken bir dolmuş sadece sen görebilirdin ağladığımı. yağmursuz bir zaman hatırlamıyorum sizin evin kapısında, alaaddin'i vurdular yağmur yağmıyorsa halsizliktendir. sen tanımıyordun onu, ama senin evinin yakınında, belki hikayede eksik bir körlük, senin kadar sessiz değilim çavuş.

indiğim duraktan sonra yolu ararken hep bir manav karşıma çıkardı, ne yağmurlar biliyorum ve senin yaktığın sobanın külsüz ferahı. hiç konulmadın çavuş, ölmemi istemedin, içtenlikle istemedin, konuşsan giderdim bildin sustun.

alaaddin'i vurdular, sen tanımadın, senin evinin yamacında. belki sadece bildiklerime inanıyorum, belki sen benim bildiğimden daha tanrısın, kardeşimizi vurdular, ne sana benzer ne bana, öldürdüler.

fabrikalar var yüz adım yukarıda, bacaları saklı, inşaatı bitirmişler hem, şimdi orada bizimkiler oturuyor. fabrikalara selam söylersin, her sabah çavuş, ıslık çalarsın kimseler öldürülmez gibi. çavuş ıslığın susmasın bir kere yanılmaktan, şikayet edilecekse vardiyadaki uykum, dün gece hiç uyumadım çavuşum. bu gece için kaldırımlıyım, ölmeyi bir kendime yakıştırmışımdır belki ondan.