kürt-türk ayrıştırma projesi diyorum ben buna.

zaten zamanından beri devlete yabancılaştırılmış kürt halkını şimdi hem devlete daha fazla, hem de diğer etnilere yabancılaştırıyorlar. siyaset kulisleri ne diyor bilemem ama sokaktan takip ettiğim kadarıyla olan biten bu.

insanlardan "ulan ne kürtmüş be, açılamadı gitti" nidaları yükselmeye başlayınca, olay daha da anlaşılacaktır eminim.

daha açılımın adını koyamayan bir hükümetimiz var. kürt açılımı mı? terör açılımı mı? demokratik açılım mı? bugün boşbakan bir açıklama yapmış, "dağda olaya karışmayanı karışıandan ayrı tutacaz gibisinden. yani, terör örgütüne yönelik bir açılım planlıyor (mu).

baykal ve erdoğan zaten liseli aşıklar gibi mektuplaşarak yeterince geriyor bu milleti. ne kadar acınası -komik bir vaziyetteyiz değil mi... hükümet ve muhalefet oturup konuşamıyor bile. ondan sonra memlekette kutuplaşma var... neden acep?! klavuzu karga olanın hesabı sanırım. osuran imam ve cemaati de olabilir.

neyse ben kendi açılımı mı açıklıyorum. belki tayyiplen baykalgil okur da feyz alırlar.

ilk başta açılım yapacağımız yörenin halkına ses vermek gerekir. abdo'ya soruyorum; "kürtçe üniversite istenn mi" diye , gardaş hele bi sttir git cevabını veriyor gayet ciddi bir şekilde. daha sonra konuştukça anlıyorum abdo ve diğerlerinin gerçek ihtiyaçlarını ve açılım beklentilerini.

"herşeyin başı eğitimdir" diyor muhtar. türkçe değil, kürtçe değil, asıl mesele insandan cehaleti alacak düzgün bir eğitim sistemi. bu olduktan sonra gerisi o kadar da mühim değil. ilkokulu bitirip hala okuma yazma bilmeyen var köyde. ya da okumayı sökünce cehalet gider mi gardaş diye ekliyor. buralara üniversite yaptılar, taş binaları diktiler okul niyetine. allah razı olsun büyüklerimiz düşünmüş yapmış, lakin benim çocuk bu okulda okusa ne, okumasa ne! okul bitince sanki iş mi verecekler oğlana? çoban vardı ya birinci oldmuştu sınavlarda. ne olacak o çocuk ve onun gibiler? okul bitince çoğu gelip hayvan gütmeye devam edecekler.

"benim oğlan da işletme okudu, ama ben ona bir işletme açamayınca kaldı ortada, işsiz şimdi. kahvede yardım ediyor bana" diyerek araya girdi kahvenin sahibi rüstem dayı.

"peki" diyorum bu terör belası nedir abiler, bütün bunların sebebi bu değil mi? bizim ordan bakınca terör yüzünden gelişemediği görülüyor bu tarafların." (?)

sımayli feys oluyor kahvedekiler. "acaba" diyor manidar bir şekilde genç bir delikanlı. terör bu yüzden olmuş olmasın? bakışıyoruz bi an. ekliyor "tavuk mu yumurta mı hesabına döner bu iş.

örgüt diyor ki " biz sizin için varız, falanca haklarınız için dağdayız ve devletten bunları alana kadar savaşı devam ettireceğiz." devlet ne diyor... " bunlar terörist, dış mihrakların etkisiyle memleketi bölmeye çalişiyorlar, uyuşturucu taciri bunlar, rant peşindeler ve sair.."

devlet madem diyor bunlar yalancı, çalışsın o zaman. örgütün öne sürdüğü bahaneleri ortadan kaldırsın. eğitim getirsin, yatırım getirsin, göçü durdursun. insanları eğitsin, yetiştirsin, çalıştırsın, imkan yaratsın. açılım açılım diyorlar, kürtçe-türkçe mevzuunda takılıyor olay. bu konu adamların belkide en son derdi. orda insanlar aç-işsiz-doktorsuz-eğitimsiz-susuz-yolsuz-elektiriksiz-ilgisiz. ne bekleniyor bu insanlardan bütün bunlara rağmen gözü kapalı devletin her icraatına destek vermeleri mi? bu insanların diğerlerinden yani bizden farkı ne? urfay'ı şanlı , antep'i gazi yapan bunlar değil mi? en az senin-benim kadar vatansever olduklarını ispat için daha ne gerek?

demokratik açılım ifadesi de komik geliyor bana. demokrasi yani çoğunluğun seçimi. bakıyoruz bölgeye partinin biri tulum atmış heryerde. lakin bu parti meclise geldiğinde ne eli sıkılıyor, ne randevu veriliyor, ne de kürt açılımında söz hakkı tanınıyor. tamam dtp örgüt bağlantılı, öğğk , kaka bir parti olabilir, ama açılım yapacağın halk o adamları gönderiyor sana temsil için. temsil hakları elinden alınıyor ama bu partililerin.
madem bu adamlar kötü-kaka bunu halkın önünde sen göster, yap açılımını, çağır bunları da anlat, eğer derlerse yine bunları istemeyiz ille de kürtçe üniversite ya da özerklik falan isteriz
diye o zaman halk bunların notunu verir, temsil hakkını elinden alır. ama demokrasi var diyeceksin, açılımın adına demokrasi diyeceksin, halkın temsilcisini muhatap almayacaksın... adama gülerler...

açılımda kim muhatap alınmalı, kim muhatap alınmamalı meselesi var ortada. biri diyorki konunun asıl muhatabı bizleriz, diğeri diyorki memleketi bölmeyin, öbürü ip atıyor as bunları kurtul diye, baştakiler ise ortada kalmış bir şekilde henüz kimseyi muhatap almadan aralarında fısıldaşarak bu açılımı planlama aşamasındalar. ha mektuplaşma hariç tabi...

baykal, kendi partisinin evvelden hazıradığı kürt raporunun içeriğini unutmuş olsa gerek. yoksa demezdi bunlar bölücü, hükümet vatan sattı diye.

hükümet hala daha kiminle muhatap olacağını araştırıyor. bu kadar saçmalık insanın gözüne baka baka yapılmaz ama. ulan hazırla açılımını, çık meclis kürsüsüne, yap delikanlı gibi konuşmanı, açıklamanı. madem en cesur hamle bu şimdiye kadar yapılan, sonunu da getir aslanım, mektupla, kamerasız odada oolmaz bu iş. oy kaybetme kaygın var ise zaten sen memleket yönetmeye layık değilsin. kendin için değil, memleket için bunu yapıyorsan değil dtp, apoyla bile muhatap olmana ses etmem ben kendi adıma. 30 yıldır muhatap olmadık ta noldu 50.000 askerimiz şehit, sayısız sivil kayıp, bilanço böyşle bir şey değil mi?

tabi bir de maddi boyutu var olayın. kaç defa yeniden kurulurdu o şehirler o giden paralarla. ama tabi, silah ve savunma ihalelerinden gelen rant var ortada. terör bittiğinde bitecek bu harcamalar ve birilerinin musluğu kesilecek. kim mi o birileri... öyle vadide anlatılan gibi abd-israil değil millet! apoletli , kravatlı vatan evlatları(!) bunlar.

bu ülkede böyle bir konuda açılım yapmak (çok afedersin) göt ister. oy kaygısı, maddi kaygılar, koltuk sevdası adamı yer bitirir, açılıma ayıracak popo kenarı bile kalmaz adamda.

umudum var ama...

bir gün bu açılım naneleri gerçek olacak. ben değil, oğlum değil ama belki onun çocuğu, mezun olduğunda işi hazır olan bir üniversitede okuyacak, belki türbanıyla belki sakalıyla, belki kürtçe belki türkçe. düşüncenin suç sayılmadığı, insanların gerçekten insan muamelesi gördüğü bir ülke olacak bu topraklarda. ve o ülkeyi yönetenler , koltuklarını korumak için değil halkı için çalışacaklar. ordumuz yine güçlü olacak ama isteyeni-istemeyeni zorla gençliğinin baharında silah altına almayacak, ölüme göndermeyecek 2 aylık yalandan eğitim verip. sağlık sistemimiz dört dörtlük olacak. parası olmadığı için insanlar hastane kapılarından dönmeyecek, içerde senet imzalamayacak. 18 lirası yok diye hastaneye kayıt yaptıramadığı için dönüş yolunda ölmeyecek. cebinde parası yok diye, ambulans vatandaşın ayağına gitmemezlik etmeyecek. asgari ücret bir ev kirasından daha fazla olacak. işçiler yaşayabilecek, geçinebilecek, ailesinin ihtiyaçlarını görebilecek kadar kazanacak.

ve sair.....
tümünü göster