bu habere eşlik eden bir mektup var, onu da buraya eklemeli ve sonra hadi hep beraber yüce insanlık değerlerimizden bahsedelim. ayrıca radikal, taraf ve cumhuriyet bu haberi yayınlamayı reddetmişler, birleştikleri yer açık mı, evet açık...

kızıl bayrak gazetesinden alıntıdır:

sincan kadın cezaevi'nde bdsp'li tutsaklara işkence!

(14.09.09) - cezaevlerinde işkence farklı biçimlerde sistematik olarak sürüyor. devrimci tutsakların kimliğini ve kişiliğini yok etmek üzerine kurulu bu işkenceden sincan kadın cezaevi'nde tutuklu bulunan bdsp'liler de nasibini aldı.

sınıf devrimcileri kaldıkları hücrede patlayan kanalizasyon nedeniyle günlerce pisliğin içinde yaşamak zorunda bırakıldı. sınıf devrimcilerinin sorunu çözmek yönündeki uyarı ve taleplerini görmezden gelen cezaevi idaresi, böylelikle bu durumu bir işkence yöntemi olarak kullandığını göstermiş oldu.

durumu mektuplarıyla ayrıntılı olarak anlatan devrimci tutsaklar ayrıca, bu işkenceden dolayı astım hastası olan evrim erdoğdu'nun rahatsızlandığını, kendisinin revire götürülürken de idare tarafından pisliğin içinden geçirilmek istendiğini belirttiler.

tüm ilerici, devrimci kamuoyunu tecrit ve işkenceye karşı duyarlı olmaya çağıran devrimci tutsaklar, devrimci iradenin teslim alınamayacağını bir kez daha haykırdılar.

sincan kadın cezaevi'ndeki bdsp'li kadın tutsakların konuyla ilgili gönderdikleri mektubu yayınlıyoruz:

***

sevgili f....,

sincan kadın hapishanesinden sınıf devrimcileri olarak sizleri devrimci duygularımızla selamlıyoruz. sınıf kavgası hapishanelerde çetin bir şekilde sürüyor. burası devrimci kadın tutsakların bulunduğu hapishaneler arasında en olumsuz koşulların sürdüğü yer. tecrit koşulları, hapishanenin mimari yapısı, uygulanan genelgeler, muazzam bir bürokrasi, ilk girişte çıplak arama dayatması, görüş yasağı, hücre cezasını da kapsayan disiplin cezaları, kollektif hareket etmenin pek çok yolla engellenmeye çalışılması gibi uygulamalarla etkili.

burada devrimci yayınlar 1ay sonra elimize ulaşıyor, mektuplar için de benzer bir gecikme söz konusu. tüm bu uygulamalar ve tecrit koşullarından kaynaklı devrimci tutsaklar olarak ortak alanları kullanmama tutumu alıyoruz. bu çerçevede bir kaç gün önce yaşadığımız bir sorunu sizinle paylaşmak istiyoruz.

şu an kaldığımız c-1 koğuşuna getirildiğimizde kanalizasyondan koğuşu su bastı. biz bu suyu temizlemek zorunda bırakıldık. bu kanalizasyon sorunun yaşandığı hücre mutfak olarak kullanmamız için açıldı. biz tuvaletin yine taştığını farkedince idareden bu sorunun çözülmesini sözlü ve dilekçeli olarak talep ettik. 20 gün süren bu çabamız sonucunda sorun çözülmedi. 5 eylül cumartesi günü koğuşu lağım suyu bastı. saatler sonra sürekli çabamız sonucu bir teknisyen geldi ve sorunu ancak pazartesi günü çözebileceklerini söyledi. biz bu pis suyun içine girerek koğuşu bir kez daha temizledik. birgün sonrası 12.00'dan akşam 19.00'a kadar 3 defa daha lağım suyu bastı. sürekli olarak gardiyanları çağırarak sorunu anlatmaya çalıştık. gardiyanlar her seferinde, "hafta sonu olduğu için yapacak bir şey yok" dediler. ancak suyun aktığı üst hücrenin boşaltılması sözü alabildik. pazartesi günü dilekçeyle tekrar başvurarak yetkili biri ile görüşme ve sorunun çözülmesi talebinde bulunduk. sağlığımızın tehdit altında olduğunu ifade ettik. ancak pazartesi günü öğlene kadar bize sorunla ilgili hiç bir açıklama yapılmadı. hatta sorunun çözülmeye başlandığı söylendi. bu söylenenlerin doğru olmadığı yeniden su baskınıyla açığa çıkmış oldu. biz ve devrimci, yurtsever arkadaşların ısrarlı çabasıyla teknisyen geldi ve kanalizasyondaki sorun çözüldü. ancak biz 3 gün boyunca mikroplu kanalizasyon çıkan suyun içine girerek defalarca kez temizlemeye mahkum edildik. çünkü üst kattaki hücrenin banyo suyu bizim koğuşa akıyordu ve gardiyanları her çağırdığımızda tek yaptıkları bakıp gitmek oldu.

en son pazartesi günü koğuşu su bastığında pis suyun ve yoğun çamaşır suyunun kokusuna dayanamayan evrim yoldaş ciddi bir astım krizi geçirdi. yoldaş, revire çıkarken, havalandırma kapısından çıkarılma ihtimali varken, pis suyun geçtiği koridordan çıkarılmak zorunda bırakıldı. biz de yoldaşı kucağımıza alarak koridordan geçirdik.

bizim bu yaşadıklarımız kapitalizmin insanı hiçe sayan işleyişinin hapishanelerinden yansımasıdır. kapitalist sistem çürüyor, çürüdükçe saldırganlaşıyor. bir yandan işçileri, emekçilerin yaşamlarını her türlü haksızlık, sömürü ve hak gaspıyla kuşatıyor. diğer yandan bu koşullara karşı ayağa kalkan sınıfın örgütlü devrimci güçlerine yönelik pervasızca bir saldırı dalgasını arttırıyorlar. çünkü servet-sefalet arasındaki uçurum arttığı bugün sömürü ve zorbalık üzerine kurulu sistemlerin sarsılmasından ölesiye korkuyorlar. tmy, f tipleri, büyük bir hapishaneye çevrilen sokaklar, fabrikalar, okullar, arttırılan şovenizm, kültürel çürüme, dejenarasyon işçi sınıfının ortak hareket etmesinin önüne konan her türlü ideolojik ve fiziki engel bu korkunun ürünü olarak ortaya çıkıyor. biz sınıf devrimcileri olarak tecrit koşullarını mücadelenin farklı bir alanı olarak örgütlüyoruz. işçi sınıfının tarihsel davası olan devrim ve sosyalizm mücadelesinin zafere ulaşacağına dair taşıdığımız sarsılmaz bilincimizle burayı özgürleştiriyoruz. demokrasi maskesi takan sermayenin gerçek yüzü devrimci güçlere yönelik saldırgan tutumunda bir kez daha açığa çıkıyor. biz bu tutuma karşı tüm ilerici, devrimci, sınıf güçlerini duyarlı olmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.

sincan kadın hapishanesi'nden sınıf devrimcileri

08.09.2009
tümünü göster