bu aralar galatya üzerine daha derinlikli tahliller, analitik yaklaşımlar sunmak istiyorum aslında. fakat okurların soruları beni rahat bırakmıyor. okur sorularını yanıtlama zorunluluğum yok, zaten hiç zorunluluğum yok, fakat soru soran editörüm olunca ister istemez bununla ilgilenmem gerekiyor.
sevgili still cursed şöyle demiş: "galatya'da devlet misal sigara gibi bir şeyi kullanarak kendi halkını bölüyor, bir de gelecek yeni yasaklara basamak olan bu tür yasakları halka sevdire sevdire sokuyor mu?"
sonuna soru işaretini ben ekledim, eklemem gerekip gerekmediğini de epey tartıştım kendimle, zaten biliyorsunuz ben kendimle tartışabilecek kadar yüksek bir akademik potansiyele sahibim, içimden birkaç akademisyen çıkarıp tartışabiliyorum. tartıştım kendimle soru işareti konusunu. burada bir soru mu vardı, yoksa alenen propaganda mı yapılıyordu, hatta bu propaganda doğrudan devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünü tahkir ve teyzif mi ediyordu, bu durumda yayınlayan olarak ben de suç ortağı mı oluyordum? ürktüm haliyle bu tartışmayı yaparken. fakat still cursed'ün ısrarları ve tehdit dolu bakışları üzerine soruyu ele almaya karar verdim.
karar verdim ama bu soruyu nasıl ele almalıyım, konu yasaklar mı sigara yasağı mı, yoksa devletin halkı bölmesi mi?
sigara, tütün, şarap gibi konulara daha önce değindiğimi sanıyorum; hatırlatmak için galatyalılar'ın bunları pek kullanmadıklarını, ama buna rağmen bir sorunları da olmadığını belirteyim. sigara alışkanlığı izmariti dolayısıyla pek sık rastlanmayan bir huydur, buna rağmen bizdeki pipoya benzer ama haznesi daha küçük ubeytler vardır, hemen her galatyalı bunları kullanır. yine de bu bir tütün alışkanlığı değildir, kekik, fesleğen kurusu gibi otlarla yapıldığı ve içe çekmek yerine üflenerek burna doğru hoş kokular gitmesini sağladığı için daha çok tütsüye benzetilebilecek sıradan bir şeydir. buna rağmen galatyalılar günde sadece 10-15 dakika kullanırlar ubeytlerini. onların asıl zevki farklı ağaçlardan bu ubeytleri kendileri oymak ve çeşitli figürlerle süslemektir. birkaç ubeyt örneği göstermek isterdim fakat teknik nedenlerle bu mümkün olmuyor.
yasaklar konusu da haliyle galatya için komik bir durumdur. galatyalılar'a halkı sigara yasağıyla bölüyorlar derseniz size nezaketi elden bırakmamak için ağızlarıyla gülerler, amma illa ki gülerler. aksine galatyalılar hiç kullanmasalar bile bu tip ritüellerin yaşatılması için çaba harcarlar. örneğin a fistfull of dollars izleyen bir galatyalı, böyle değerli sanat yapıtlarının gelecek kuşaklarca da anlaşılabilmesi için sigara kültürünün öğretilmesi gerektiğini düşünür. aynı şekilde şarapçılık kurumuna çok değer verirler. birçok büyük edebiyat eserinin içerisinde kendini var etmiş şarapçılığın ve şarapçıların bir düşkünlük değil, tasavvufi bir yaklaşımla bir çeşit ibadet olduğunu sanan galatyalılar çoğunluktadır. galatyalılar zaten bazen biraz saf oluyorlar, yolda gelip omzuma elini atıp "abi beni döven mi" diyen bir deliyi anlattığımda hayli şaşırdılar mesela. gerçekten buna ihtiyacı olan bir kimseyi mağdur edişime anlam veremediler, kendileri şiddetten hiç hoşlanmasalar bile bu tür bir durumda bütün insancıllıkları ile kafa göz dalarlarmış. velhasıl galatyalılar kimileyin bir parça saf olabiliyorlar. işte bu sebeple önemli edebi eserlerin anlaşılabilmesi için şarapçılık, torbacılık, teşhircilik gibi kurumları hiç değilse kültürel olarak yaşatıyorlar.
bu soruyla işim bitsin istiyorum ama uzadıkça uzuyor. son olarak galatya'da halkın bölünmesi diye bir şey söz konusu dahi olamaz. zira galatyalılar zaten fazlasıyla bölünüktürler ve bununla gurur duyarlar. eğer her bir galatyalı'nın bağımsız fikirleri yoksa ve eğer halk herhangi bir konuda yekpare tutum alıyorsa bu galatyalılar'a göre galatya uygarlığının sonudur. demek ki galatya'da bu tür girişimler pek de tutmayacaktır. tabii herhangi bir ysak gündeme geldiğinde durum değişebilir, şimdilik böyle bir deneyimle karşılaşmadım. ama tıpkı buralarda olduğu gibi kırk yıllık esnaf komşusunu sigara içirdi diye ispiyon edenler, meyhanesinin tuvaletinde sigara içen müşteriyi polise teslim edenler çıkabilir galatya'da da.
türkiye'deki bazı esnaflar da bana sormuşlar, sigara içme bahanesiyle hesap ödemeden kaçan müşteriler konusunda neler yapabileceklerini, yüksek galatya uygarlığının bu soruna çözüm üreteceini düşünmüş olsalar gerek. biz de galatyalı bir kısım uzmanla oturup bu konuyu ele aldık, yoğun bir bilimsel çalışma ve çeşitli deneylerin ardından esnafımızın bu durumu için gerekn yanıtları bulduk. yapılması gereken bu müşteri yakalanabbilirse eşek sudan gelene kadar dövmek ya da o hin gözler ç apkın bakışlarla daha sigara pakedi elinde dışarı çıkarken dövmektir. bunun bazı masum müşterilerle ilişkileri yıpratacağı savı ise geçersizdir, sigara içen bir müşterinin masum olmadığı devletin tahlilleri ile de apaçık ortaya konmuştur.
aynı şekilde sigaraya çaktırmadan izin vererek haksız rekabet yaratan esnafların durumu var, bunu da inceledik. birçok mağdur esnaf, polise ve devletin diğer kurumlarına gitme yolunu seçmekte. bu davranışı anlamakta güçlük çektik galatyalı uzman ve bilirkişilerle birlikte oluşturduğumuz meclisimizde. devlet zaten bir adım atıp yasağını koymuş, daha o yüksek mercileri yormanın ne gereği var, al eline molotofu bas camdan içeri, onu bulamadın, yapmayı bilmiyorsan, yakın civarda boş bir araziyi iki metrekare kaz zaten el bombasıdır, roketatardır bilcümle malzeme çıkar. bu malzemeler bilindiği üzere sivilleri gerektiğinde bir topyekã»n savaşa katılımları için oralara konuluyor ve sigarayla savaş bir milli mesele değilse milli mesele ne ola ki? yine sınırdan vergilendirilmemiş sigaralar sokarak, halkı kin ve nefret duygularına gark etmek isteyen, bölücü örgütlerle pek ilişkili kişilerden bahsediliyor. bu konuda da çözüm ortadadır, vereceksin mayını, vereceksin kurşunu. yeri geldiğinde silahlı kuvvetlerinin gücüyle övünen bir ülkenin bu tür yıpratıcı ve çökertici çalışmalara izin vermemesi gerekmektedir.
editörümün sorusunu çok yönlü biçimde yanıtlayabildiğimi düşünüyor ve bu defteri kapatıyorum. ayrıca milli konulardaki hassasiyetimi de sergilemiş olduğumu sanıyorum, yeterli olmadığını düşünen kurumlardan özür diler gereğini yerine mutlaka getireceğimi arz ederim.
sevgili still cursed şöyle demiş: "galatya'da devlet misal sigara gibi bir şeyi kullanarak kendi halkını bölüyor, bir de gelecek yeni yasaklara basamak olan bu tür yasakları halka sevdire sevdire sokuyor mu?"
sonuna soru işaretini ben ekledim, eklemem gerekip gerekmediğini de epey tartıştım kendimle, zaten biliyorsunuz ben kendimle tartışabilecek kadar yüksek bir akademik potansiyele sahibim, içimden birkaç akademisyen çıkarıp tartışabiliyorum. tartıştım kendimle soru işareti konusunu. burada bir soru mu vardı, yoksa alenen propaganda mı yapılıyordu, hatta bu propaganda doğrudan devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünü tahkir ve teyzif mi ediyordu, bu durumda yayınlayan olarak ben de suç ortağı mı oluyordum? ürktüm haliyle bu tartışmayı yaparken. fakat still cursed'ün ısrarları ve tehdit dolu bakışları üzerine soruyu ele almaya karar verdim.
karar verdim ama bu soruyu nasıl ele almalıyım, konu yasaklar mı sigara yasağı mı, yoksa devletin halkı bölmesi mi?
sigara, tütün, şarap gibi konulara daha önce değindiğimi sanıyorum; hatırlatmak için galatyalılar'ın bunları pek kullanmadıklarını, ama buna rağmen bir sorunları da olmadığını belirteyim. sigara alışkanlığı izmariti dolayısıyla pek sık rastlanmayan bir huydur, buna rağmen bizdeki pipoya benzer ama haznesi daha küçük ubeytler vardır, hemen her galatyalı bunları kullanır. yine de bu bir tütün alışkanlığı değildir, kekik, fesleğen kurusu gibi otlarla yapıldığı ve içe çekmek yerine üflenerek burna doğru hoş kokular gitmesini sağladığı için daha çok tütsüye benzetilebilecek sıradan bir şeydir. buna rağmen galatyalılar günde sadece 10-15 dakika kullanırlar ubeytlerini. onların asıl zevki farklı ağaçlardan bu ubeytleri kendileri oymak ve çeşitli figürlerle süslemektir. birkaç ubeyt örneği göstermek isterdim fakat teknik nedenlerle bu mümkün olmuyor.
yasaklar konusu da haliyle galatya için komik bir durumdur. galatyalılar'a halkı sigara yasağıyla bölüyorlar derseniz size nezaketi elden bırakmamak için ağızlarıyla gülerler, amma illa ki gülerler. aksine galatyalılar hiç kullanmasalar bile bu tip ritüellerin yaşatılması için çaba harcarlar. örneğin a fistfull of dollars izleyen bir galatyalı, böyle değerli sanat yapıtlarının gelecek kuşaklarca da anlaşılabilmesi için sigara kültürünün öğretilmesi gerektiğini düşünür. aynı şekilde şarapçılık kurumuna çok değer verirler. birçok büyük edebiyat eserinin içerisinde kendini var etmiş şarapçılığın ve şarapçıların bir düşkünlük değil, tasavvufi bir yaklaşımla bir çeşit ibadet olduğunu sanan galatyalılar çoğunluktadır. galatyalılar zaten bazen biraz saf oluyorlar, yolda gelip omzuma elini atıp "abi beni döven mi" diyen bir deliyi anlattığımda hayli şaşırdılar mesela. gerçekten buna ihtiyacı olan bir kimseyi mağdur edişime anlam veremediler, kendileri şiddetten hiç hoşlanmasalar bile bu tür bir durumda bütün insancıllıkları ile kafa göz dalarlarmış. velhasıl galatyalılar kimileyin bir parça saf olabiliyorlar. işte bu sebeple önemli edebi eserlerin anlaşılabilmesi için şarapçılık, torbacılık, teşhircilik gibi kurumları hiç değilse kültürel olarak yaşatıyorlar.
bu soruyla işim bitsin istiyorum ama uzadıkça uzuyor. son olarak galatya'da halkın bölünmesi diye bir şey söz konusu dahi olamaz. zira galatyalılar zaten fazlasıyla bölünüktürler ve bununla gurur duyarlar. eğer her bir galatyalı'nın bağımsız fikirleri yoksa ve eğer halk herhangi bir konuda yekpare tutum alıyorsa bu galatyalılar'a göre galatya uygarlığının sonudur. demek ki galatya'da bu tür girişimler pek de tutmayacaktır. tabii herhangi bir ysak gündeme geldiğinde durum değişebilir, şimdilik böyle bir deneyimle karşılaşmadım. ama tıpkı buralarda olduğu gibi kırk yıllık esnaf komşusunu sigara içirdi diye ispiyon edenler, meyhanesinin tuvaletinde sigara içen müşteriyi polise teslim edenler çıkabilir galatya'da da.
türkiye'deki bazı esnaflar da bana sormuşlar, sigara içme bahanesiyle hesap ödemeden kaçan müşteriler konusunda neler yapabileceklerini, yüksek galatya uygarlığının bu soruna çözüm üreteceini düşünmüş olsalar gerek. biz de galatyalı bir kısım uzmanla oturup bu konuyu ele aldık, yoğun bir bilimsel çalışma ve çeşitli deneylerin ardından esnafımızın bu durumu için gerekn yanıtları bulduk. yapılması gereken bu müşteri yakalanabbilirse eşek sudan gelene kadar dövmek ya da o hin gözler ç apkın bakışlarla daha sigara pakedi elinde dışarı çıkarken dövmektir. bunun bazı masum müşterilerle ilişkileri yıpratacağı savı ise geçersizdir, sigara içen bir müşterinin masum olmadığı devletin tahlilleri ile de apaçık ortaya konmuştur.
aynı şekilde sigaraya çaktırmadan izin vererek haksız rekabet yaratan esnafların durumu var, bunu da inceledik. birçok mağdur esnaf, polise ve devletin diğer kurumlarına gitme yolunu seçmekte. bu davranışı anlamakta güçlük çektik galatyalı uzman ve bilirkişilerle birlikte oluşturduğumuz meclisimizde. devlet zaten bir adım atıp yasağını koymuş, daha o yüksek mercileri yormanın ne gereği var, al eline molotofu bas camdan içeri, onu bulamadın, yapmayı bilmiyorsan, yakın civarda boş bir araziyi iki metrekare kaz zaten el bombasıdır, roketatardır bilcümle malzeme çıkar. bu malzemeler bilindiği üzere sivilleri gerektiğinde bir topyekã»n savaşa katılımları için oralara konuluyor ve sigarayla savaş bir milli mesele değilse milli mesele ne ola ki? yine sınırdan vergilendirilmemiş sigaralar sokarak, halkı kin ve nefret duygularına gark etmek isteyen, bölücü örgütlerle pek ilişkili kişilerden bahsediliyor. bu konuda da çözüm ortadadır, vereceksin mayını, vereceksin kurşunu. yeri geldiğinde silahlı kuvvetlerinin gücüyle övünen bir ülkenin bu tür yıpratıcı ve çökertici çalışmalara izin vermemesi gerekmektedir.
editörümün sorusunu çok yönlü biçimde yanıtlayabildiğimi düşünüyor ve bu defteri kapatıyorum. ayrıca milli konulardaki hassasiyetimi de sergilemiş olduğumu sanıyorum, yeterli olmadığını düşünen kurumlardan özür diler gereğini yerine mutlaka getireceğimi arz ederim.