bugün hep dinledim. konuşmayayım diye dilimi ısırdım. buraya geliş sebebim malumun. çekinerek yanaştığımdan belli değil mi? birşeyler kusmak istiyor gibiyim. kusmasam da olur. yani oluyor hep. ama bugün farklı olsun istiyorum. ben anlatayım sen yine sıkıştır bunları...

herşey geçip, bittikten sonra olanların benden alıp götürdüklerini görmezden geliyorum. sorun değil. herkes bunu yapıyor zaten. yaşamın raconu. ama, istisnalar oluyor, sonra hep ama diyorum, bazen diyorum, aslında diyorum. bahanelerimi bağlaçlarla bağlıyorum. bağlaçları kullanmamak için özen gösteriyorum. 'ama' onlardan kurtulamıyorum.

hadi bana nasılsın diye sor. sor. inan cevap vereceğim. bugün hiçbir şeyin olmadığı çok kötü bir gün. bu olmayan şeylerin beni üzebildiği lanetli bir gün. sonra benim bütün 'ama', 'aslında', 'madem', 'belki', 'demek' lerimi ortalığa saldığım bir gün. içimdeki şeytanın ağzındaki bandı çektim. gün boyu onu dinledim. söylediklerinin hepsi doğruydu. sabretmekle sabretmemek arasındaki farkı anlamak için deney yapmayalı uzun zaman olmuştu. artık büyüdüğümden beri sabrı seçmiştim. tüm haksızlıklar karşısında ilk anda hissettiğim 'oyuncağı elinden çekilmiş zavallı yavru' hissini nasıl çarçabuk yokettiğimi, bunu yaparken kazıdığım sinir sistemimi anlattı bana. söyledikleri doğruydu. ama haklı değildi. ben artık onu dinlemeyeyim diye ısrarcı bir kerahat uykusuna göz yumdum. güneş pılını pırtısını toplarken, tüm can sahiplerinin rızkı dağıtılırken ben bu dünyada yoktum. aklımı kaybetmiş olarak uyanma riskini alarak yummuştum gözlerimi, uyandığımda herşey yerli yerindeydi. balkona çıktım. ucu bucağı belli, sınırlı gökyüzüme baktım. evin balkonundan görünen gökyüzü benim tablomdu. çizdiğim çizgiler, boyadığım boşluklar üstüste binmiş olsalar da birçoğunu ayıredebildim. hayal dairesinin en sık kullanılan öğelerini teker teker değil, toptan sildim. silerken pişman olduğum anda hepsini eski yerlerinde hazır bulacağımı bilerek sildim. silerken bir bardağı yanlışlıkla kırdıktan sonra bunun annemin en sevdiği bardak olduğunu anladığım andaki zevki duydum. annem bir bardağı neden sever? harika zamanlamalarla kırıldıkları için mi?

bugünün farkı her şeyin geçmesine izin vermeyişim. bak bitirmiyorum hala... sonra belgeliyorum buraya, unutmayayım diye. kaşıyarak kabuğu sürekli atılan yaralar iz bırakarak iyileşir. izlere bakıyor musun peki, onları ara ara ziyaret ediyor musun? hayır, niye edeyim.. bunu başta söylemiştim. yarın ya da iki gün sonra bugünün hükmü kalmayacak. falanca günün mutluluğu ve dinginliği beni bugün kurtardı mı! aklıma bir kağıda bütün üzüntü ve sıkıntılarımın sorumlularını listelemek gelmişti. bu katran karası günde listeye tek kelime yazamadım. böyle hissettiğine izin verdiğim için tek suçlu sensin dedi, sağ tarafımdan bir ses. tam bir kişisel gelişim uzmanı devreye girecekti, mutluluk senin elinde diye, la havle dedim. la havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim. allah'tan başka güç kuvvet sahibi kimse yoktur. gün bitti, bitecek. tarihe bir not düştüğüme göre, kapanışı yapıp gidebilirim.

ben ilkokul türkçe kitaplarındaki okuma parçalarının esas kızıyım. 'okuduğumuzu anladık mı cevap verelim'ler de sen ol sandık. parçayı beraberce anlayalım. ben anafikri fısıladayayım sana: (esas kız kafasından diyaloglar eklese de parçaya, yine yolundan dönmeyecek.) 'sabretmesini bilmeli insan.'
tümünü göster