yukarı galatyalılar birbirleriyle iletişim kurarken son derece özenlidirler. bunun nedenlerini, galatya tarihi ya da dinsel inanışları içinde arayıp bulabiliriz elbette. fakat şu kadarını söylemek gerekir ki bunu tarihten ya da dinsel metinlerden tek başına çıkarmamız diğer tüm alanlara haksızlık etmemiz anlamına gelecektir. çünkü hem dinsel inanışları, hem de tarihleri ve bunun yanısıra tüm diğer özellikleri ile galatya toplumunda insan ilişkilerinin bu şekilde kurulması toplumun temel yapıtaşıdır. galatyalıların kutsal kitabı galendis neta sun'da (bu isim eski galatya dilinde "başka galatya yok" demektir) şöyle bir bölüm bulunur: "her kim ki komşusunun paspasında bıraktığı ayak izine mum diker; her kim ki komşusunun pastasının çamurunu doldurur; her kim ki komşu patpatın paçalarını çiviler; ve her kim ki komşusunun pantalonunun pudralığını üsteler; o bizden değildir" bazı tarihçilere göre sayfaları ve cümleleri karışmış olan galendis neta sun'da geçen bu bahis galatyalılar için çok açıktır. buna rağmen kimi din işleriyle ilgili kişiler tarafından 37 sayısından yola çıkılarak farklı bir deşifrasyonla okunan galendis erta sun bu yoruma göre de özetle komşuyla kurulan ilişkinin öneminden bahseder. yine bir başka tarihçi ve dilbilimci olan murat abim buna eşsiz bir yorum getirerek galatya'daki herkesin zaten komşu olduklarını, bunun için buradaki emrin galatyalılar tarafından çok geniş algılandığını belirtmiştir, sonra da "pelin bi sus be artık" buyurmuştur.

galatyalılar gün içinde birbirleriyle karşılaştıkları her fırsatta selamlaşırlar. "iyi sabahlar", "iyi günler", "iyi akşamlar" ve "iyi geceler" bu selamlaşmaların saatine göre söylenir. ancak galatyalılar daha samimi oldukları insanlarla -diyelim anne, sevgili ya da özel dostlar- günün hangi saati olursa olsun sadece "günaydın" diyerek selamlaşırlar. bendeniz bu durumu ilk farkettiğimde alan çalışmasına yeni çıkmış bir doktora öğrencisiydim, kaldığımız evde (yukarı galatyalılar bütün ziyaretçileri misafir kabul ettiklerinden burada otel yoktur) evin insanları bize günün zamanına göre iyi dileklerini iletiyor, birbirlerine ise "günaydın" diyorlardı. bu duruma anlam veremeyip sorduk, galatyalılar bize sadece gülümseyip sessizce geçiştirdiler. sorumuzu onlarla daha yakın dost olma isteğimiz ya da bizimle dost olmayışlarına sitemimiz sayıyorlardı. uzun araştırmaların ardından ve yıllar sonra bu duruma açıklık getirmiş oldum. bir gün bir galatyalıyla çok samimi olmuştuk, bu ilişkinin tarzını anlatmam tarihçiliğime uygun düşmeyeceği için sadece samimi olmamızı bilin isterim. böyle pamuk gibi elleri, uzun saçları olan bir galatya insanıydı, saçlarını açtığı zamanlar sanki güneş dalların arasından yüzünüze damlıyor sanırdınız, insan insan bakan gözleri vardı hatta. daha fazla ayrıntı vermek istemiyorum! o bana "günaydın" derdi, böylece ilk defa bir galatyalı'ya bunun anlamını ve nedenini sorup öğrenebilmiştim.

galatyalılar'ın bir başka nezaket göstergesi ise galatya'da insanların hiçbir şekilde birbirlerine hediye vermemesidir. gerek özel günlerde gerekse de sıradan durumlarda galatyalılar bunu yapmazlar, fakat bir galatyalı, bir başkasına ait bir eşyayı isterse alabilir ve dilediği gibi kullanabilir. mesela genç galatyalılar arasında bizdekine benzer diyaloglar görülmez. "olm ver takılayım iki gün gözlüğe, manita yapayım" yahut "aga mont acayipmiş, kimden hacıladın" gibi cümleler sarfetmezler.

bugün biraz da bana gelen soruları yanıtlayayım istedim:
- bir okurumuz neden yukarı galatya tarihine saplanıp kaldığımı merak etmiş, içinde bir takım iktisadi ve zoolojik terimlerin de geçtiği bu mesajın dökümünü sizinle paylaşamayacağım.
cevaplayayım, tarihin spesifik alanlar üzerine kurulması gerektiği kanısındayım, elbette her tarihçi gibi ben de diğer toplumları anlayabilmek, karşılaştırmalar yapabilmek için dünya tarihini genel hatlarıyla bilirim. fakat başarılı bir çalışma bir alana yoğunlaşmayı gerektirmekte ve ben de bu yüzden yukarı galatya ile ilgilenmekteyim. aşağı galatya üzerine de çalışmalarım oldu, fakat bilindiği gibi 4792'de yaşanan büyük fyort savaşlarının ardından bu iki toplum kesin olarak bölünmüş ve çok farklı şekillerde özgün birer gelişim kaydetmişlerdir.

- bir başka okur, galatya diline hakim olduğum kadar kendi dilime hakim olamadığım yorumunu yapmış. asıl kendisi diline hakim olsun, biz burda çalışıyoruz, kafa patlatıyoruz, o orada oturduğun yerden bize hakaret etme hakkını nerden buluyor. olmaz efendim öyle.

- bir başka okur ise kitabın yayınlanmasının ardından bir tur firması ile anlaşıp galatya turları düzenleyip düzenlemeyeceğimi soruyor. bunları zaman gösterecek efendim.

- bir başka okur demek isterdim ama sanıyorum bütün okurlarım bu kadarmış. yukarı galatya ve diğer konulardaki sorularınız için mesajlarınızı bekliyorum efendim.
tümünü göster