(#5046 numaralı entry'nin devamı gibi düşünün. ya da son söz, ya da ek.)

türkiye karışık bir ülkedir, pek öyle bildiğimiz ülkelere benzemez. ''şu çılgın türkler'' muhabbeti yapmayacağım, korkmayın. ama siyaset yapmak zordur türkiye'de. radikal dincisi için de, solcusu için de.

pek çok asya ve avrupa toplumunda sınıflar nettir: burjuvazi ve proleterya, iki düşman sınıf. bunların arasında rüzgara göre savrulan küçük burjuvazi, işçi aristokrasisi, köylülük vb. eğer geri kalmış bir toplum ise söz konusu olan, aristokrasi de dahil edilebilir buna. üç aşağı beş yukarı tablo budur; bir tarafta burjuvazi, diğer tarafta proletarya, ve diğer fasulyeden sınıflar. e, böyle bir toplumda solculuk yapmak da kolaydır nispeten. bir tek egemen sınıf vardır. bu sınıfın siyasi temsilcileri de bütün gerici unsurları toplamıştır bünyesinde.''ben kapitalizme karşıyım hacı.'' dediniz mi solcusunuz işte.

türkiye'de geçmişe bakınca akp, anavatan, demokrat parti gibi partiler görüyoruz. hepsi de burjuvazinin, emperyalizmin temsilcileri. hatta bu partilerden birisinin genel başkanı tc tarihinin gördüğü en despot başbakan. ama onu demokrasi şehidi olarak anıyoruz bu gün, o ayrı mesele. bir de bu partilere karşı mücadele eden bir gelenek var. zaman zaman darbe bile düzenliyor. kendisini kemalizm olarak adlandıran, benimse kemalist bürokrasi demeyi tercih ettiğim gelenek.

bire bin katılarak modern bir truva efsanesi haline getirilen kurtuluş savaşı, hamidiye zırhlısı öncülüğünde gerçekleşen inkilaplar*(*zorba'ya selam, yazmaya devam), kemalizmin nadir takdir edilesi özelliklerinden birisi olan dine karşı mesafeli duruşu!:bunu da yüzlerine bulaştırdılar ya, o ap ap ayrı bir konu:! bir mit haline getirmiştir kemalizmi kitleler için. bunun üstüne bir de burjuva partilerle amansız mı amansız, kanlı mı kanlı bir iktidar savaşına girilmesi, kemalizm konusunda kafaları iyice karıştırmıştır. gericiliğe karşı savaşıyorsa ilericidir mantığı ile desteklenmiş; kemalizmin özü ile gerici, anti-demokratik olması ise o ünlü türkiye'de demokrasi paradoksunu doğurmuştur.

türkiye'de iki iktidar odağı var: burjuvazi ve sivil-asker bürokrasi. (bürokrasinin sınıf mı yoksa bir kast mı olduğu sorunu çok daha teknik bir sorun. o yüzden o konuya girmeyeceğim) ve bu iki grup, iktidar için birbirleri ile ölümüne bir mücadele yürütüyor. zaman zaman işçi hareketi ya da kürt hareketi gibi ortak düşmanlara karşı birleşiyorlar belki. aydın doğan henüz bilmediğim bir sebepten dolayı bu mücadelede sivil asker bürokrasiyi destekliyor olabilir bu aralar. yine de genel çerçeve içinde, birbirlerini iktidardan uzak tutmaya çalışıyorlar. bu iktidar mücadelesinde demokrasinin süslü bir ambalaj kağıdı görevi gördüğünü ise zaten söylemeye gerek yok.
tümünü göster