bizler unutuyoruz, önce bunu kabul etmeliyiz. insan olmamızdan mı kaynaklanıyor yoksa izlerin derinliğinden mi bilmiyorum; unuttuğumuz gerçeğini de değiştirmiyor nedeni. kurşun kalemle yazılmış bir yazı nasıl zamanla siliniyorsa, yaşananlarda hafızamızdan gün geçtikçe netliğini kaybediyor. bir ay sonra okunabilir ama net olmuyor, bir yıl sonra silik ama okunabilir, on yıl sonra aradaki kelimeler silinmiş, yazının bütününden eser yok. belleğimizdir belki bunu bize yapan - o bile çelişiyor - yıllar öncesinde kalmış kişileri, olayları pat diye hatırlayıp çıkarabilirken dün ne yediğimizi unutuyor. neredeyse her şey de unutmak üzerine yapılmış gibi. unutulmasın diye yazıyoruz, en basiti not alıyoruz. unutmayalım diye yüzleri resimliyoruz, yerleri fotoğraflıyoruz, hayatımıza giren insanları unutmayalım diye onlardan nesneler saklıyoruz, hatta kitaplar yazıyoruz, heykeller yapıyoruz, beyinlere hazır belleğimizdeyken kişileri kazıyoruz; '' filanca şöyle bir insandı..'' diye. belki adını, varlığını, nasıl biri olduğunu unutmuyoruz ama şekli şemali, gözünün altındaki çizgi, burnunun bitimindeki et beni, bunlar siliniyor. direniyoruz ama biz dünyayı dünyada bizi öyle ya da böyle unutacak..
tümünü göster