mavi kapılar hep dikkatimi çekerdi. ama sare ninenin kapısına neden hiç dikkat etmedim? o sokaktan geçerken küçükken defalarca açtığım çivit mavisi kapıyı gördüm. iki kanadına kilit vurulmuş. artık girilemez. oysa açılsa, avlu; avluya açılan kümes, ev... onun kapısı da maviydi. odanın duvarında perdeyle gizlenmiş ufak bir bölme var. her gidişimde onun bakmadığı anı kollar, açıverirdim. orada hep, içinde cam şeker olan bir emaye kase olurdu. cam şekerleri hiç sevmem, ama hep cam şeker olur-du... şimdi kapı kilitli. ev boş. sare ninenin cenazesini mahalleli kaldırmıştı. bir oğlu vardı gerçi. hayırsız evlatmış. sadece hayırsız olabilir mi? belki camus'nun yabancı'da anlattığı mersault gibiydi. (bence hepsi bir, ahahahh!)ufak bir ihtimal...kilitli mavi kapının fotoğrafını çektim. bilgisayarımdaki yüzlerce fotoğraf arasında günün birinde karşıma çıkacak. sare nineyi hatırlarım. ruhuna bir fatiha okurum.

eve geldim. bu ev kapısına kilit vurulmadan evvel yıkılabilir. toki, koruma altındaki tarihi eser, proje... 3 yıl daha sürer bu muhabbet. ama nihayetinde bir gün avluya, asmalı çardağa ve korkuluğunda atçılık oynadığım balkona, bacağımı sıkıştırdığım mavi boyalı demirlere veda edeceğim. bunları fotoğraflamak yersiz. hatırladığım gibi kalsınlar.

babaannem, 'ampule basmam bu sefer' diye bağırırken odaya girdim. büyük dayıyla atışıyorlar. tam seyirlik. ama benim babaannemin yanaklarına asılasım var.'neden tontoşum yaa! neden küstün tayyibe?' 'sen şipirdeme bi hele', deyip beni püskürttü, dayıya döndü. 'paraya zam yapmadı. bundan kelli ampüle oy yok... susun hele' ( yaprak dökümü'nün reklamı çıktı televizyonda) geçen haftanın aynısını veriyolar heral' 'tontoşum anlatsana ne oldu geçen hafta?' ' hade ordan! kurt kocadı maskara oldu. ferfonde deyişimle eğlenecek o yüzden annatırıyo!'

sarkmış yanaklarına sulu bir öpücük kondurup çıkıyorum. 'derdiyok genç kız'ın ardından bir hey gidi gençlik çekiyorlar dayıyla.

vallahi babaanne, yalan billahi. ilk söylediğinde komik geldiydi. ben gerçekten seviyorum senin anlattıklarını dinlemeyi. hiç izlemediğim dizilerin özetlerini amaçsız telefon konuşmalarımızda anlattırdığımı niye hatırlamazdan geliyorsun? kaç iç sıkıntımı farkında olmadan unutturuverdin bana. ben anlarım bu deli kızın sesinden diyorsun ya, anlamıyorsun tontoşum. ferfonde kocasını aldatıyo, dost hayatı yaşıyo leventle. şehrazatın yanındaki sinsi kız bozuyo aralarını o çakır gözle.senin kuzucun bunları dinlerken ağlar bazen. yaşlı bir sesten, olmayan ve olmayacak hikayeler dinlerken kendi sıkıntılarını avutur.

kararlarımı vermedim henüz. kazık kadar oldum ama aklı bir karış havada sıfatından kurtulamadım. senin yanında üzülüyorum bu duruma. ama sen hayatımın 'bir' parçasısın. seni dinleyip senin gibi olmak istemem. istesem yolu çok kolay: izleri takip etmek. belki de yaşlanınca senin gibi olmadığımda, yani torunumu salt sesimle avutamadığımda geçmiş için pişman olacağım. bu yüzden sare ninenin mavi kapısı ve senin evin gibi geçmişimin bir parçası yapamıyorum seni. ölüm mü? onu saymıyorum.

şimdilik aylak kadının yedi gününü yazmak çok elzem bir iş gibi görünüyor gözüme. sen var bana dua et dur.
tümünü göster