kar

...

ve ben gerçekten bir sabah çıkıp kaybolmayı istiyorum. kar yağarken üstüme usul usul, terketmek, herşeyi, herkesi, yavaş yavaş, adım adım. kaldırımlarda ayak izlerimi bırakmak istiyorum. o çok sevdiğim karın üzerine suretimi, benliğimi terketmeyi diliyorum. kaybolmak istiyorum, aklımın labirentlerinde değil ama, bu lanet! şehirin sokaklarında kaybolmayı nasıl istiyorum, nasıl anlayamazsın.

çocukluğumda, pencereden izlerken karın tane tane yağışını, tüm şehirin bembayaz oluşunu izledikçe hayatın ne güzel olduğunu düşünürdüm oysa ki. her yerin bembayaz olmasını isterdim ve de. tertemiz olmasını dilerdim. yerlerin kar tutuşunu deli gibi arzulardım, evlerin çatıların beyaza çalışını izlerdim saatlerce usanmadan, sabrederek. yoldan geçenlere kızardım, iz bırakırlar diye, bembeyaz zeminin üzerinde yalnız ayak izleri bırakırlar diye..

şimdi ben istiyorum, bu şehirin sokaklarına, kar yağarken çıplak ayak izlerimi bırakmayı. koşa koşa terketmeyi tüm kalabalık yalnızlıklarımı. terketmek, lanet olası benliğimi, hayatı, olduğu gibi kendine esir etmek istiyorum.

ve bir çocuğun benim başkalarına kızdığım gibi, bana karda yürüyorum diye içten içe kızmasını istiyorum. çocuk olmak.. ah.. çocukluğum..

hayat neden kirleniyor? neden?

kar yağsın bu yüzden. kar yağsın bu gece. kaldırımlar, çatılar, yollar, bembeyaz olsun, tertemiz olsun. kısa bir süre, beyaz olsun hayat. ben kendimi terkedeyim, çıkayım sokaklarda çocuk olayım, hiç bir şey düşünmeden, oyunlar yaratayım yeniden. oyunlarımda oyuncak olayım. kendim oynayayım, başkaları değil.

kar yağsın.. bu gece..
tümünü göster