...

çocuk büyümüyor. büyümek istemiyor belki de. göz kapakları hakim olamıyor bedenine, uyuyamıyor. simsiyah dünya. simsiyah rüzgarlar sarmış etrafını. uyuyamıyor, düşünceler yığılıyor üstüne, tonlarca ağlık yüklüyorlar omuzlarına sanki. uyuyamıyor, uyutmuyor düşler. bir uçtan bir uca, iki ucuda çıkmaz, yürüyor duruyor.

kalkıyor aniden, dolanıyor evin tüm köşelerini. gecenin bir vakti yakıyor tüm odaların lambalarını, aydınlatmak istiyor sanki dünyasını. bir telaşla dolanıyor, çıkış arıyor, başka bir yol arıyor, bulamıyor. çöküyor dizlerinin üstüne, bulamıyor. ağlıyor, hıçkırıyor. annesi başında, ağlıyor. hıçkırıyor. "ne oldu sana" diyor. ne oldu sana çocuk? sen böyle değildin.. ne oldu?

uğulduyor, tüm anılar akılda tek tek canlanıp, kulaklarını sağır edecek bir şekilde uğulduyor. kurtulmak istedikçe, kaçmaya çabaladıkça içine batıyor sanki. kurtulmayı istiyor! ama batıyor. iki tezat uçta dolanıp durdukça, onun yanındayken de onun uzağındayken de olmadığını, olamadığını gördükçe, batıyor. ve ondan ne çıkması için bir yardım, ne de batması için bir hareket gözlemliyor. ne çıkabiliyor, ne de batabiliyor. tam hayata tutundum derken, batmaya başlıyor ve tam ölüyorum, kurtuluyorum! derken bir el, tekrar onu hayata döndürüyor. böyle dönüyor bu, kurtulamıyor. ne o uzanan eli itebiliyor, ne de batmaya mani olabiliyor.

tüm ışıklar açık. ama her yer simsiyah.

iki ucu var, iki ucu da çıkmaz.

ağlıyor.

annem ağlıyor.
tümünü göster