gözlerim kapalı gibi. açamıyorum, yorgunum, uykusuzum. tüm gece bir uçtan bir ucu yürüdüm durdum, iki tarafta kapalı, iki tarafta çıkmaz. ne gitmeye ne kalmaya cesaretsizliğin temsili.. tam bir tercih felci yaşadığım, seçemiyorum. ne yöne gitsem, çıkmaz çünkü. ne yöne gitsem aksi yönü gösteren oklar var aklımda.. çaresizlik tam adı. çaresizim.

yorgunum, çöküyorum dizlerimin üstüme, yere kapanmışım, belki uyukluyorum, ama zihnim uyanık, aklım bulanık. bir çıkış arıyorum, kargaşalarımın içinden bir kurtuluş için yalvarıyorum kendime. güç arıyorum, boşver diyebilecek, ilk değildi son da olmayacak tesellisini duyurabilecek güç arıyorum kendimde. ama yapamıyorum. ufak bir çocuk gibi, düşünce dizleri kanayan ama koşmaktan vazgeçmeyen benliğime karşı koyamadım hiç, dizlerim parçalandıkça koştum. koştukça düştüm, düştükçe canım yandı.. çok çabuk yoruldun çocuk.. çok çabuk yordular seni. çok çabuk terkettiler ve de.

ve içine akıyor şimdi tüm irini aşkın, içten içe büyüyor yarası, acısı. herkesten gizlemeyi başarsan bile, içinde seni mahvedecek kötü niyetli bir tümör oluyor tüm aşkın. hem büyüyor, hem zarar veriyor. ne kaçabiliyorsun ondan, ne tedavi edebiliyorsun yaranı, gidebiliyorsun ayaklarına. iki ucu çıkmaz bu yolun. anlamıyorsun, aramıyorsun ve de başka çıkışlar. varsa yoksa kaçmak, varsa yoksa yanına ulaşmak. olmadı, olduramadın. ne yanındasın şimdi, ne de uzağındasın. kendi çaresizliğini görebilmek ne kadar acıtıyor değil mi ? gözlerini açabilecek cesareti gösterebilseydin keşke. yapamadın. yapabildiğin tek şey, umarsızca yaranı kaşımak oldu.

ve içine akıyor, acıyor..

hataymış gerçekten..

aynı yolu ikinci kez yürüsen de, mesafe hep aynı kalıyor.
...

çocuk büyümüyor. büyümek istemiyor belki de. göz kapakları hakim olamıyor bedenine, uyuyamıyor. simsiyah dünya. simsiyah rüzgarlar sarmış etrafını. uyuyamıyor, düşünceler yığılıyor üstüne, tonlarca ağlık yüklüyorlar omuzlarına sanki. uyuyamıyor, uyutmuyor düşler. bir uçtan bir uca, iki ucuda çıkmaz, yürüyor duruyor.

kalkıyor aniden, dolanıyor evin tüm köşelerini. gecenin bir vakti yakıyor tüm odaların lambalarını, aydınlatmak istiyor sanki dünyasını. bir telaşla dolanıyor, çıkış arıyor, başka bir yol arıyor, bulamıyor. çöküyor dizlerinin üstüne, bulamıyor. ağlıyor, hıçkırıyor. annesi başında, ağlıyor. hıçkırıyor. "ne oldu sana" diyor. ne oldu sana çocuk? sen böyle değildin.. ne oldu?

uğulduyor, tüm anılar akılda tek tek canlanıp, kulaklarını sağır edecek bir şekilde uğulduyor. kurtulmak istedikçe, kaçmaya çabaladıkça içine batıyor sanki. kurtulmayı istiyor! ama batıyor. iki tezat uçta dolanıp durdukça, onun yanındayken de onun uzağındayken de olmadığını, olamadığını gördükçe, batıyor. ve ondan ne çıkması için bir yardım, ne de batması için bir hareket gözlemliyor. ne çıkabiliyor, ne de batabiliyor. tam hayata tutundum derken, batmaya başlıyor ve tam ölüyorum, kurtuluyorum! derken bir el, tekrar onu hayata döndürüyor. böyle dönüyor bu, kurtulamıyor. ne o uzanan eli itebiliyor, ne de batmaya mani olabiliyor.

tüm ışıklar açık. ama her yer simsiyah.

iki ucu var, iki ucu da çıkmaz.

ağlıyor.

annem ağlıyor.