durum korktuğumuz kadar kötü değil aslında. yanlış anlaşılmasın. tasavvufun bizzat kendisi "popüler olmaya" karşı. tasavvuf "popüler olanlara" karşı bir tepki olarak ortaya çıkmamış mıydı zaten? tasavvufun bilgi yöntemi, tasavvufi bilginin niteliği, öngördüğü yaşam tarzı onun poopüler olmasını engelliyor.

islam ilimler atlası tasavvufun bu atlas içerisinde yerini almasından önce, fıkıh, kelam ve hadis gibi ilimlerle rey ve kıyas olarak ifadesini bulan akılcılık ile rivayete dayalı bilgilerin kabul edilmesini öngören bir anlayış çerçevesinde şekillenmişti. tasavvuf ise daha ilk sufiler yoluyla söz konusu yöntemler karşısında kalbi arındırmayı ve tezkiyeyi hakikate ulaştıran bir bilgi yöntemi olarak savunmuş ve daha önce teşekkül etmiş islam ilimlerinin din tasavvurlarına ve "bilgi yöntemi" konusundaki otorite iddialarına ve onların popülerliğine bir tepki olarak ortaya çıkmıştı.

tasavvufi yöntem yeni bir bilgi ya da inanç getirmez tam aksine mevcut olan bilgi ve inancı geliştirir. bu durumda tasavvuf islam'ın temel dinamikleri olan iman ve ibadete eklemlenen bir yapıyı temsil eder: irfan.

meselenin bu yönü tasavvufi bilginin diğer bilgi türlerinden ayrılan iki önemli yanını görmemizi gerektirir. birincisi tasavvufi yöntemle elde edilen bilginin ameli istilzam etmesidir. bu yaklaşım "bildikleriyle amel edenlere allah bilmediklerini de öğretir." şeklindeki temel esasa dayanır. bu durumda tasavvufi yola baş koyan kimse ibadetlerden azade değildir. tam aksine ibadetlerini diğer insanlardan farklı olarak belli bir bilinç düzeyinde yapması gerekir. tasavvufu gerçek anlamda yaşamak birbirinden zorlu bazı pratikleri yapmakla ilgilidir. sen belli başlı riyazet kurallarını, mücahede örneklerini ortaya koyacaksın ki allah da sana özel bilgilerinden bahşedecek. tasavvuf bu demektir. bu gerçek, tasavvufun bir sevgi yolu olduğu gerçeğini elbette değiştirmez ama şu önemli noktanın altını çizmemizi sağlar: tasavvuf aşktan ibaret değildir. tasavvuf büyük oranda marifettir, yani ilim. öyleyse "sevmek"ten çok "bilme"ye odaklanmamız gerekiyor sanki.

kimi sosyetenin o dergah benim bu dergah senin dolaşması, o havayı teneffüs etmesi neyi ifade ediyor o zaman? bu sadece tasavvufun bir yönünün insanlara cazip gelmesidir. herkes "gel ne olursan ol gel" çağrısına kulak veriyor. ne güzel! ama bu çağrıdan sonra namazını kıl, zekatını ver, fakire yardım et, haksızlık etme gibi tavsiyelere uyan kimsecikler yok. dediğim gibi tasavvuf islam'dan başka ya da değişik bir şey söylemiyor. amaç sadece "ahlakı güzelleştirmek".

"keşke popülerleşse" diyesim geliyor bu anlamda ama sanırım kimsenin buna niyeti yok. post-modern çağımızda tasavvuf, mevlana'nın bir sözünden ve ahmet özhan'ın bir dörtlüğünden ibaret anlaşılmaya devam ettikçe sadece turistleri çekmeye devam ederiz.
tümünü göster