özellikle ''mevlana'' isminin hoşgörü ile özdeşleşmesi sonucunda toplumda oluşan genel bir kanıdan bahsetmek niyetindeyim. bireylerin kendilerini birşeyci olmak istemelerini yadırgayamam ancak bu ''birşey''in hangi sebepten dolayı seçileceği önemli. kimliksizliğin ve kendini ispatlama çabasının had safhada olduğu günümüz türkiyesi'nde insanların, uçma ve birileri tarafından ''manyak herif ya, uçmuş vallahi, yeah baby'' yorumlarına mazhar olup karizmanın dibine vurma hevesleri göze çarpmakta. hal böyle olunca, mevlana'dan tutun da buddha'ya kadar geniş bir skalada zikredilebilecek mental dünyanın efendilerine olan hayranlık ve ''isim üzerinden prim yapma'' durumu ortaya çıkıyor. kimi tütsüler ile entelcilik oynarken kimisi de daha annesinin ''ekmek al'' ricasına öfke kusmaktan kendisini alamazken evrensel bazda ''ne olursan ol gel'' mesajı verdiğini iddia ediyor. bu denli sığ bir hayatla tasavvuf ehli olunabileceğini zannetmek de hayalperestlikten öteye geçemiyor maalesef.
(bkz: sufizm)
yakında bunu da garptan ithal edeceğiz. 1000 yıllık felsefeyi 'the mystery and sufism' , 'the toleration of mevlana' etiketleriyle mikrodalgada ısıtılmış light version olarak yemeye başladık bile. hızlı tüketim, tasavvufu 'relaxation music with ney' ile kulaklarımıza da dayadı. mevlana'nın ne olursan ol yine gelinden ibaret olan bilgimiz yakında uzak doğu felsefeleriyle de çorbalaştırılıp 'mevlana çinli miydi?' soruları dillendirilmeden bu diyarlardan göçesim var. nereye mi? arabi'nin yanına.
ama önce pelinsu iç huzurdan bildirsin:
-o bi kere sufissm tımaam mı?