öncelikli olarak ele alınması gereken şey, kitap denilen ezilmiş ağaç yığınlarının insan ırkına getirisidir. çok okuyanın değil çok s.kilenin bildiği günümüz dünyasında kişisel gelişim için okunan kitapların arkadaş arasında triplenmelere, şekilcilik dogmalarına kadar ilerleyen "entelektüelizm" düsturu halk parçalanmalarına kadar ilerleyebiliyor netekim.

din ve gündelik yaşamın iç içe geçtiği ve insanların dünya / din görüşleri ile paralel ilerleyen günlük hayatları içerisinde meydana gelen çelişkilerden beslenen otorite ve otorite odakları için entelektüellik ve din büyük bir pazar kapısıdır, yani "okuma" sektörü sayesinde bölünen insan yığınları birbirleriyle savaştıkça koruma ve geliştirme denilen hayati gereklilikler bir bir çöpe atılabiliyor muntazaman.

insan hayatının ideoloji ve dini şekillenmeler ile ilerlediği, uğruna kanların döküldüğü yüzyıllar boyunca gelişim denen şeyden zerre nasibini almayan kimi kavramlara mensup süper şahsiyetler de bunları kendi ellerinde birer silaha çevirebiliyor. oysa öğrenilmesi gereken tek şeyin "insan" denilen varlığın gerek duyduğu hayati ihtiyaçlardır. bir insanın yemek yiyip, uyuyup, üreyip, üretip, düşünüp sıçması hiçbir sisteme bağlı olmamalıdır.

kaldı ki bu basit şey için gelişmeye de ihtiyaç yoktur.
tümünü göster