başlıktan provakasyon kurşunları attığımın farkındaym. ama bir dini inancın ifadesini taşıyan kitapla bireyci çağın pragmatist ürünü olan el yapımı doping kitaplarını kıyaslamak değil niyetim. bizi zıt kutuplara çağıran seslerin birer sembolü olan iki kelimeyi başlık yaptım sadece.

nedir bu sesler? bir yanda batı medeniyeti diyelim ya da modernlik. diğer yanda öz. benim gerçekliğini inandığım, içimde gayrısını hissetmediğimden tek ve hakikat bildiğim varlığım. bu varlığı islamiyet inancıyla keşfettiğim ve taşıyabildiğimden ben batı medeniyetiyle kendi inacımı çarpıştırıyorum. buyrun:

batı medeniyeti varlığın ispatını başkaları tarafından farkedilmeye, başarılı bulunmaya ve takdir edilmeye bağlıyor. hayat içinde boş olmayan bir kazı kazan tablası gibi sunuluyor. ama sadece bazıları büyük ödülü kapabilir. imkanların sınırından ve imkansızlıklardan söz etmeye bile tahammülü yok. zamanın sınırına çare olarak anti-aging formülleri üretiyor.

islami yaşayış tarzında ise insani değerinin ölçütü onun hayyattaki başarı-kabul görme oranları değil. insan sırf var olduğu için kıymetlidir.o en üstün yaratıcının sıfatlrının bir numunesi olarak yeryüzünde bir temsilcidir. bu vesileyle zaten kabul görmüş ve rahmete muhattap olmuştur.
islami başarı kavramı nedir peki?
çok basit. değerinin farkına varmak. kendini bilmek. dolayısıyla yaratıcsını bilmek. yaşamını sürdürüken bu bilinci korumak ve geliştirmek. zaten bu sonrasında dünyevi başarıyı da beraberinde getirir. yaratıcının kendine lütfettiği niteliklerinin farkında olan insan -buraya dikkat- takdir görmek için değil, farkındalığınıgeliştirmek için çalışır. kabul görme ihtiyacı yaratıcısı tarafından karşılandığından zaten tatmine ulaşmıştr ve başarısızlıklar onu yıkmaz.

okumasını keşfedebilenler için kainat kitabı önümzde açık. düşünmek ise sahip olduğumuz en güzel nimet. en büyük açlığımız da gelişmek değil kendimiz tarfından bilinmek.
öncelikli olarak ele alınması gereken şey, kitap denilen ezilmiş ağaç yığınlarının insan ırkına getirisidir. çok okuyanın değil çok s.kilenin bildiği günümüz dünyasında kişisel gelişim için okunan kitapların arkadaş arasında triplenmelere, şekilcilik dogmalarına kadar ilerleyen "entelektüelizm" düsturu halk parçalanmalarına kadar ilerleyebiliyor netekim.

din ve gündelik yaşamın iç içe geçtiği ve insanların dünya / din görüşleri ile paralel ilerleyen günlük hayatları içerisinde meydana gelen çelişkilerden beslenen otorite ve otorite odakları için entelektüellik ve din büyük bir pazar kapısıdır, yani "okuma" sektörü sayesinde bölünen insan yığınları birbirleriyle savaştıkça koruma ve geliştirme denilen hayati gereklilikler bir bir çöpe atılabiliyor muntazaman.

insan hayatının ideoloji ve dini şekillenmeler ile ilerlediği, uğruna kanların döküldüğü yüzyıllar boyunca gelişim denen şeyden zerre nasibini almayan kimi kavramlara mensup süper şahsiyetler de bunları kendi ellerinde birer silaha çevirebiliyor. oysa öğrenilmesi gereken tek şeyin "insan" denilen varlığın gerek duyduğu hayati ihtiyaçlardır. bir insanın yemek yiyip, uyuyup, üreyip, üretip, düşünüp sıçması hiçbir sisteme bağlı olmamalıdır.

kaldı ki bu basit şey için gelişmeye de ihtiyaç yoktur.