objection; dedem beni korkuttu hikayeleri'nden pek güzel bir iskender şiiridir. okudun mu ziko, kale direğini gördün mü?

iskender'i anlamak için okuman lazım. sevmekse senin kendi kişisel tasarrufun. ben de maymunları sevmiyorum, goril abi'den mülhem.
madem hakkında söyleyebileceklerin sınırlı, o zaman yaygara menzilinden ötede tut kendini, zifos sıçratma. de ki, ''tanımıyorum, anlatılsın''. deme ki; ''tanımıyorum, sol freymden gözüme çarptı uyuz oldum''. dersen ne olur: hiç. japoncada bhagwan. yeah, bilinmedik kelimelerle takılarak munazara kritiğine gönderme yapan soylu şövalye, bayılıyorum sana. bayılıyorum senin bu alışılagelmiş, sürpsiz etkisi yaratmayan lemma'larına. hindsight bias der toplum psikologları, az biraz sözüm ona bu eksene kaymış; biraz yayan, yavan olmuş, olmamış; olmadı.

mümkü mü şimdi akgün akova'dan, süreyya berfe'den, cemal süreyya'dan dem vurmak ha? negsel konuşacaktık, birbirimize paçalarından kültür akan sohbetlerde gazoz ısmarlayacaktık. gazoz ağacı kaldı dediklerin, yüceltmedi bahsettiğin isimler seni; su hönkürdettiklerin: olmadı.

richard brautigan'ın münzevi hayatına özendiğini söylediler iskender'in. ginsberg'in akut korku tınılı toplumsal izolasyonunu kaşkalladığını söylediler. neal cassady gibi bohem, james koyce gibi obscure taraftarı, nazım hikmet ran kadar hamaset dolu olduğunu savladılar. değil.
yılmaz erdoğan için ''o kayıp kasabanın, bense kentin yakışıklısıyım' diyen biri tevazuyu elden bırakmış olsa dahi canının yanmayacağını bilir ya; hani yine de hakkını teslim ediyor ya sezar'ın, al benim de hakkım sana teslimdir. gece gece konuşturdun, kokain tepelerinden çıkarıp kafamı buraya uzattırdın. sağol.
tümünü göster