o sene sınıfımıza yeni gelmişti. çok havalıydı. kalp çarpıntısının ne demek olduğunu bilmediğim yaşımda, onu gördüğümde, bilmediğim şeyleri keşfetmeye başlamıştım bile. ama belli etmedim hiç, eder miyim.. herkesle tek tek tanıştı. elimi sıktı. "tanıştığıma memnun oldum."

sonraki günler; küçük bakışmalar, utangaç gülümsemeler, birbirimizden silgi, kalem istemelerle geçti. artık saçlarımı örmek yerine, açık bırakıyor, süslü tokalar takıyordum. öğretmenim kızıyodu buna çoğu zaman ama, bıyık altından gülümsemeyi ihmal etmeden.. anlıyodu tabii. anlasın. erken kalkmak artık vızgeliyordu. bazı günler ikimiz de okula erkenden gelip, bahçede oturup en sevdiğimiz çizgifilmlerden bahsederdik. önce ben söylerdim, sonra o "aa evet ben de" derdi. gülüşürdük. akşamları evden arayıp, en kibar haliyle annemden beni telefona ister, ev ödevini sorardı. harfi harfine bildiğini bildiğim halde, büyük bi zevkle açıklardım.

sene sonuna doğru, bir pazartesi günü gelmedi okula. bana sordular nerde diye, öyle ya en yakın arkadaşı ben olmuştum onun. belki daha fazlası. diğer ders öğretmenim yüzü bembeyaz bi şekilde girmişti sınıfa. o gün hiçbişey olmadı. hiçbişey söylemedi. ben de akşam evden onu aramadım. en kötü ihtimal hasta olabilirdi ama, o gün aramadım işte. ertesi gün, öğretmenim bize nasıl söyleyeceği konusunda konuşmasını hazırlamış olacak ki, anlatabileceği en hafif şekilde bize onun, ailecek gittikleri bi haftasonu gezisinden dönerken trafik kazası geçirdiğini ve hayatını kaybettiğini söyledi. çok sevdiği annesini de yanında götürmüştü. herkes bir görev yerine getirircesine ağlamaya başlarken, içimi büyük bi korku kapladı. öğretmenim gelip bana sarıldığında ise, ağlamaya başlamıştım. bir yandan düşünüyordum.

neden öldü ki. biz daha küçüğüz. daha zamanı vardı onun. insanlar yaşlanınca ölmezler mi? annem bu sorularımın cevabını verememişti, verdiyse bile hatırlamıyorum. bilmediğim birçok şey keşfetmeye başlıyordum yavaş yavaş. ve ölüm, "tanıştığıma hiç memnun olmadım."
tümünü göster